3.Bölüm

57 12 5
                                    

Genç çocuğun zihni düşüncelerine teslim olmaya başlamıştı ki zilin çalması buna engel oldu. Mingi kardeşinin geri geldiğini düşünerek oturduğu yerden sinirle kalktı ve kapıyı açtı...

Baktı kapıdaki aşık olduğu yüze çatılmış kaşları ile. Mingi, gördüğü yüzün ait olduğu kişiyi tanıdığında yumuşattı bakışlarını ve belli belirsiz tebessüm etti.

Yunho birkaç gün sonunda sevgilisini kanlı canlı karşısında gördüğü için heyecanlıydı. Sıkı sıkı sarılmak istedi karşısındaki hasret kaldığı bedene. Kokusunu içine çekerek ciğerlerine bayram ettirmek istedi. Yumuşak dudakları öperek frambuaz tadını almak istedi. Hissetmek istedi karşısındakinin sıcaklığını kendi soğuk bedeninde. Ama cesaret edemedi. Dokunamadı sevdiğine. Öpemedi onu. Alamadı istediği frambuaz tadını. Isıtamadı soğuk bedenini. İçini dağlayan bu yokluk hissiyle burukça gülümsedi Mingi'ye. Baktı kızarık gözleri ile sevdiğine.

Mingi de Yunho ile aynı duyguları yaşıyordu. Dokunmak istedi. Öpmek istedi. Sarılmak istedi. Tek bir beden olmak istedi sevdiğiyle. Çok ihtiyacı vardı ona. Sevgisine, dokunuşuna, öpüşüne. Her şeyine çok ihtiyacı vardı. Muhtaçtı ona. Mingi muhtaçtı sevgilisine.

Birkaç dakika kadar sessizce bakıştılar. Hipnotize olmuşlardı birbirlerine. Mingi zihnindeki kontorlü kaybetmek üzereydi. Sarılmak istiyordu. Bir çocuğun annesinden ısrarla istediği şeker gibi istiyordu onu. Hayata geri dönmek istiyordu. Birkaç gündür ölüydü ve Mingi yaşamak istiyordu. Sevgilisi ona nefes olsun, can olsun, kalp olsun istiyordu. Baskın gelen hisleri genç çocuğun zihin kontrolünü eline aldı ve tepkide bulunmasını sağladı.

Mingi birkaç dakikadır sıkı sıkı tuttuğu kapı kolunu bıraktı ve sevgilisinin ince beline tutundu. Çekti kendine. Göğüslerini yapıştırdı birbirine. Yunho'nun tepki vermesine fırsat vermeden asıldı sarıldığı bedenin ince derisine. İlk saniyelerde kıpırdatmadı dudaklarını Mingi. Günlerdir ayrı kaldığı dudaklar olduğunu yeniden hatırlatınca zihnine araladı kendininkileri.

Emdi sevdiğinin alt dudağını. Yunho hâlâ şaşkındı. Sevgilisinden beklemiyordu böyle bir hareketi. Dünden beri bir sürü senaryo geçmişti aklından edecekleri kavgalara dair. Ama şu an bulundukları durum kendini hazırladığı kavgalara benzemiyordu. Fakat hoşuna gitmişti. Mingi'nin onu kendine çekip öpmesini sevmişti. Her zaman sevmişti zaten. Ama şu anda bulundukları durum bu basit öpücüğün anlamını daha da derinleştirmişti. Sevgilisine kızgın olmasına rağmen öpmesiydi anlamını derinleştiren.

Yunho sardı ince parmaklarını sevgilisinin saç diplerine. Geçirdi parmaklarına birkaç tutamı ve hafifçe çektiştirdi. Mingi alt dudağı emerken Yunho üst dudağı emiyordu. Rahat edebilmek için diğer tarafa eğdi kafasını Yunho. Sıktı parmakları arasındaki saçları, emdi dolgun frambuazlı üst dudağı. Yarınlar yokmuşcasına sahip oldular birbirlerinin dudaklarına.

Sonunda diller de karıştı bu hengâmenin içine. Mingi alışık olduğu ağızın içine girdi diliyle. Değdirdi yumuşak damağa kayganlığı. Hapsetti kolları arasında titreyen bedenin dilini dudaklarına. Emdi delicesine. İzin vermedi kaçmasına. Yunho dudaklar tarafından hapsedilen dilin verdiği hazla inledi boğukça. Çekti saçları. Kaydırdı kapalı gözlerini yuvasının içinde. Bastırdı kendini sevgilisinin bedenine. İstemesede kurtardı dilini hapisten ve kendisi esir aldı sevdiğinin kayganlığını. Biraz da o hapsetti.

Nefeslerini çoktan kesik kesik almaya başlamışlardı. Ama yine de durmadılar. Duramadılar. Acıkmışlardı birbirlerine. Doymaları gerekiyordu. Beslemelilerdi birbirlerini. Onlar için birbirlerine duydukları açlık nefessiz kalmaktan daha önemliydi. Ama durmaları gerekiyordu artık. Akciğerleri işlevini yitirecekti. Yunho istemese de durdurdu hareketini. Çekti dudaklarını salyalı dilin etrafından. İkisinin de dudak kenarlarından aktı birbirine karışmış salyalar. Yunho yaladı kendi dudaklarını sevgilisininkine bakarak. Mingi de yaptı aynısını. Hâlâ yapışıktı bedenleri. Sıcak nefesleri yüzlerine çarpıyordu.

Lies |Yungi|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin