"Seni seviyorum sevgilim."
Mingi aldığı nefesleri arasından söyledi sevdiğini. Yunho kıkırdadı.
"Ben de, ben de seni seviyorum."
İkisi de arkalarına yaslandılar ve bir saatlik yolculukları başladı...
Yolculukları boyunca hiç konuşmadı iki genç. Yunho düşünceleri yüzünden yarım saat sonra uykuya dalmıştı. Mingi de uyandırmadı sevgilisini. Çünkü şu anda konuşacak bir şeyleri yoktu.
Sessiz geçen yolculuğun ardından Mingi arabasını dört yıldır gelmediği evlerinin önüne park etti. Kemerini çıkardı ve hâlâ uyumakta olan sevgilisine baktı. Her ne kadar uykusunu bozmak istemese de onu burada tek bırakamazdı. Yanında olmalıydı. Zaten babasını tek başına görmeyi kaldırabileceğini düşünmüyordu. Koydu sevgilisinin omzuna elini ve hafifçe sarstı uyuyan bedeni.
"Sevgilim geldik, uyan."
Yunho kıpırdadı ama açmadı gözlerini. Uyanmamıştı hâlâ. Mingi sarsmaya ve konuşmaya devam etti.
Saniyeler sonunda uyandı Yunho ve ovuşturdu gözlerini. Net görmeye başladığında bakındı bulundukları mahalleye.
"Geldik sevgilim."
Bakışlarını incelediği sokaktan çekip yanındaki çocuğa baktı Yunho. Kafasını salladı aşağı yukarı ve kemerini çözdü. Alanı genişlediği için gerdi uyku sersemi bedenini. Bu hareket biraz daha açtı genç çocuğun zihnini.
"Hadi inelim."
Mingi konuştuktan sonra kapısını açtı ve indi arabadan. Yunho'da aynısını yaptı. Biraz daha bakındı mahalleye. Nedense tanıdık gelmişti. Daha önce buraya gelip gelmediğini düşündü. Gelmediğine emindi Yunho. Ama baktığı evler çok tanıdıktı.
Mingi etrafı inceleyen sevgilisinin yanına gitti ve kolunu doladı omzuna. Sarstı bedeni, kendisine bakmasını sağladı, dudaklarına hızlı bir öpücük kondurdu.
"Tanıdık mı geldi yoksa?"
"Evet, ama daha önce buraya gelmediğime eminim."
"Korede birçok mahalle birbirine benzer zaten sevgilim, biliyorsun bunu. Hadi içeriye geçelim."
İkisi de bahçeli evin kapısından geçtiler. Yunho evi iyice inceliyordu. Burası daha da tanıdık geldi ona. Sanki daha önce buraya gelmiş ve bu eve girmiş gibi hissetti. Düşüncelerine dalmışken evin kapısı açıldı tanıdığı yüz tarafından. Yunho ikinci kez şoka uğradı ve sonuna kadar açtı gözlerini.
Akşam yemeğinden sonra evinde uyandığı çocuk tarafından açıldı kapı. Yunho seslice yutkundu, baktı çocuğun yüzüne şaşkınca. Keeho ise dümdüz bakıyordu.
Mingi aradaki gerilimi hafifletmek istedi ve tuttu sevgilisinin elini sıkıca. Keeho'yu ittirdi ve geçtiler içeriye. Kapıyı açan çocuk devirdi gözlerini ve kapattı kapıyı.
"Nerede o?"
"Üst katta odasında uzanıyor."
"S-senin ne işin var burada?"
Yunho sonunda aklındaki soruyu sorabildi. Keeho bakmadı çocuğa. Adımladı merdivenlere. Mingi ise çevirdi Keeho'yu izleyen yüzü kendine.
"O... o benim er-rkek kardeşim."
Yunho çekti sevgilisinin ellerini yüzünden. Sinirle baktı çocuğa. Kaşlarını çattı ve yumruklarını sıktı.
"Ş-şaka mı yapıyorsun sen? Benimle... Benimle dalga mı geçiyorsun Mingi? Bu... Bu çocuk kardeşin ve sen bana bunu söylemedin! Bu çocukla arkadaş oldum ben ve bana izin vermedin, bu yüzden miydi? Kardeşin olduğu için miydi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lies |Yungi|
Fanfiction...Mingi buna dayanabilir miydi? Yaşayabilir miydi nefesi olmadan? Yürüyebilir miydi ayakları olmadan? Kalbi atar mıydı atmasını sağlayan kişi yanında olmadan? Yemek yiyebilir miydi? Buz gibi ellerini ısıtan sıcacık el olmadan dokunabilir miydi herh...