3. Bölümle karşınızdayız! 1. Bölümde biraz değişiklikler yaptım, bir daha gözden geçirirseniz iyi olur yoksa anlamazsınız. Zaten kısa bir bölüm ilk bölüm.
Keyifli okumalar :)🥀
"Geldik."
Fatih'in sesiyle başımı kaldırdım ve camdan dışarıya baktım. Etraf sessiz sakin görünüyordu, hava da merkezde olmadığımızdan kapalıydı. Arabadan indiğimizde, rüzgar saçlarımı savurdu. Güneş gözlüğümü çıkardım ve çantama koydum.
Fatih'e dönüp, "Sen burada bekle. Gerektiğinde sana ulaşacağım." dedim.Başını salladı ve sırtını arabaya yasladı. Son kez ona bakıp yürümeye başladım.
Etraf bayağı sakindi, sadece kuşların sesleri geliyordu kulağıma. Gölü aramaya çalışıyordum ama bir türlü göremiyordum. Biraz daha ilerlediğimde bir ses duydum. Hemen silahıma davranıp tetikte durdum. Nefes alıp verişlerimin içine de bir başka nefes karışıyordu, fakat hiç bir yerde o şahsı göremiyordum.
"Hey! Göster kendini." dedim ifadesiz sakin sesimle. Arkamı döndüğüm an yerde yaprakların üstünde oturan, sırtını ağaca yaslamış bir beyefendi gördüm. Farkında olmadan ıslık çalmıştım birde!
Bu ne laan?Açık kumral saçlı, yeşil gözlü, sırık boylu ve oldukça yapılı bir adam duruyordu karşımda. Düzgün burnu, sert yüz hatları, dolgun kırmızı dudaklarıyla herkesin salyalarını akıtacak kadar yakışıklıydı.
Fakat ben siyah gözlü, siyah saçlı birini bekliyordum?
Dizini bir diğer dizinin üzerine dik duracak şekilde koymuş, elini başına yaslamıştı. Full siyah giyinmişti. Yaslandığı ağacın arkasında ise o bahsettiği göl vardı.
Silahımı ona doğru tuttuğumu fark etmemiştim. Silahımı indirip soran gözlerle beyefendiye baktım. Güzel yeşil gözleri, benim mavilerimdeydi. Sanki beni önceden tanıyor gibi hali vardı. Ben oysaki hiç tanıştığımızı hatırlamıyordum.
Artık konuşsan mı Masal? Put gibi karşısında onu dikizliyorsun!
Ah, doğru. Silahımı cebime koyup, konuşmak için ağzımı açtım.
"Balık?" dediğim anda bakışları değişmiş, sırtı dikleşmişti. Şaşkın gözlerle ona bakıyordum. Ağzımı şokla kapattım. Neden balık demiştim lan ben?!
"Şey... Acıktım galiba ondan... şey ettim." dedim kem küm ederek. Ne olmuştu lan bana bir anda? Kem küm etmezdim ben.
Sırıttı. Gözlerim anında yanaklarına kaydı ve kalbim gümbür gümbür atmaya başladı. İşte benim erkeklerde olan tek zaafım...
GAMZELER!!
İşte bu yüzden ben Giray ve Pınar'dan çocuklarının ismini Gamze koymalarını istemiştim. Büyük zaafımdır gamzeler.
Gözlerimi gamzelerinden çektim hemen. "Konuşsana be."
Sırıtmayı kesip ayağa kalktı. Kendine çeki düzen verdi. Elini uzattı ve "Mavi demek... Memnun oldum."
Wtf?
Elini tutmadım. Niye tanımadığım bir insanın elini tutayım?
"Pardon? Adımı..."
"Adını herkes biliyor küçük balık. Çok ünlü olduğunu sen de biliyorsun." Dedi elini indirerek.
Küçük balık?
Doğruydu. Ben; Türkiye ve ABD'nin güçlü ajanlarını eğiten, eğitim gördüren ajan topluluğun patronuydum, kurucusuydum. Yani bir topluluk kurmuştum; AF yani AgentFire. Dünyaca çok ünlüydü bu kurduğum topluluk, herhangi bir kritik mesele oluştuğunda bu topluluğu ararlar ve yardım isterlerdi. Ben; ABD, Türkiye, Arjantin, Fransa ve İspanya'ya hakimdim. Ama en çok ABD ike Türkiye'ye tabiki. Diğer ülkeleri ise diğer ülkelerden yakından tanıdıklarım yönetiyordu. Giray'ın da yönettikleri vardı elbette.