"Taehyun bence durmalıyız." elini daha sıkı tuttum. "Direkt olarak buraya gelmemeliydik. En başından beri yaptıklarımızı yapmamalıydık. Lütfen geri dönelim." sesim titriyordu. Kapısının önünde durduğumuz binanın içine girmek istemiyordum. İçimde ki yaralar tekrar açılsın istemiyordum. Jung Minjun denilen adamın yüzünü görünce ne yapacaktım. İntikam almayacaktım, yaralarım geçmeyecekti. Sadece kendime acı çektirecektim.
"Buraya kadar geldik geri dönemeyiz." dedi Taehyun. Yavaşça binanın içine girdik. Taehyun resepsiyon ile konuşurken ben birkaç adım geride etrafa kulak kesildim.
"O Beomgyu değil mi?"
"Müdürün odasına götürülmesi gerekmez mi? Beomgyu buraya gelirse direkt olarak odasına çıkarılmasını emretmişti."
Duyduklarım ile beynime kan sıçradı. "Buyrun beni takip edin." dedi resepsiyonda ki kadın.
Taehyun ve ben kadının peşinden yürürken burda bir haltlar döndüğünü arkamızdan gelen güvenlik ile anlayabiliyordum, bunu Taehyun'a anlatıp burdan gidebileceğimize dair nasıl ikna ederim diye düşünüyordum. "Taehyun, beni dinle ve mantığınla hareket et. Burda bir haltlar dönüyor. Bir şeylere karışmadan burdan defolup gidelim." kolunu tuttum. "Sen beni kaale almıyor musun?"
"Beomgyu başımıza hiçbir şey gelmeyecek. Gereksiz paranoyaklık yapma."
"Ne gereksiz paranoyaklığı Taehyun. Arkamızdan güvenlik bildiğin kaçmamanız için bizimle birlikte geliyor. Lobide duyduğum bazı şeylerde iyi yönde değil yürü geri dönelim. Mantıklı davran biraz."
𝐓𝐚𝐞𝐡𝐲𝐮𝐧
"Ben gayet mantıklı davranıyorum."
Beomgyu sinirlendiğini aynı zamanda korktuğunu belli eden gözlerine baktım. "Hayır davranmıyorsun." dedi. "Şuan kendini kahraman sanan bir ergen gibi davranıyorsun."
"Demek öyle."
Cevap vermedi.
"Buyrun efendim." kadın odanın Jung Minjun'a ait oldunu tahmin ettiğim kapısı açarken. Odada bizi karaltıcı bir hava karşıladı. Beomgyu gerilmişti. Birbirimize kırgın olsakta elini kavradım. Titriyordu, kesik kesik olan nefes seslerini işitebiliyordum.
"Hoşgeldin Beomgyu. Seni buraya getiren nedir?" Minjun oturduğu masasından kalkmış bize doğru yaklaşıyordu. Bizim yaşlarımıza yakındı. En fazla 3 yaş büyük olabilirdi. Sahi Beomgyu'nun adını nereden biliyordu?
"Size birkaç soru sormak istiyoruz." diye atıldım. Minjun başıyla beni onayladı.
"İki gün önce arkadaşımız öldürüldü. Evde masanın üstüne bir kartvizit bırakıldı. Kartvizitin üzerindeki isim size ait."
"İma etmeye çalıştığın şey nedir?"
"Bu konu ile alakalı bir bilginiz var mı?"
"Çok üzülerek söylüyorum, maalesef bu konu ile bir bilgim yok." mimikleri sahteydi, yalan söylüyordu.
"Yalan söylüyorsun."
"Taehyun!" arkamda bağıran Beomgyu'yu umursamadım. Şuanda sinirden karşımdaki adam dışında kimseyi umursamıyordum. "Bu işin içinde sizin parmağınız var."
"Bunu bu kadar öğrenmek istiyorsan sen dışarı çık ben Beomgyu'ya açıklarım." adımları Beomgyu'ya döndü. "Bizde hasret gidermiş oluruz."
"Anlamadım." dedi Beomgyu sesi tonu
kaba çıkmayacak biçimde. Narin ses tonunu devam ettirdi. "Sizinle başbaşa kalmak istemiyorum. Taehyun burdan çıkmadan da söyleyecek bir şeyiniz varsa söyleyebilirsiniz. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Ay Ve Yeşil Yıldızlar Ütopyası •taegyu
Fiksi Umum─── ・ 。゚☆: *.☽ .* :☆゚. ─── Bana verilen bu lütfu kullanabilir miydim? ─── ・ 。゚☆: *.☽ .* :☆゚. ───