🌪️🍷
İnsan hayata tutunmak için hep bir nedene ihtiyaç duyardı. Amaçsız bir hayata , yaşam denilmezdi. İnsanlar nasıl her gün susuzluğa karşı su içmek zorundaysa yaşmak içinde bir nedene tutunmak zorundaydı.
Peki ya ben? Yaşamak için bir sebebim var mıydı? Beni hayata bağlayan bir şey var mıydı? Yoktu. Ben kendi hayatımda ki etkisiz elemandım. Baş karakter değildim. Kendi hayatımın merkezinde değildim....Yatağımın üzerinde oturmuş dünden beri babamın söylediklerini düşünüyordum. Kısa süre içerisinde tehlikede olacağımı söylemişti. Dünya üzerinde bilinen Tekstil Sanayi Sitelerimiz olduğunu biliyordum. Ancak düşmanlarımızdan haberim yoktu..
Çocukluğumdan beri birçok dil ve çizim dersi almıştım. Bunların dünya genelinde varolan şirketlerimiz için olduğunu az çok tahmin etmiştim.
Ne kadar evin içinde kötü muameleye maruz kalsam da eğitim yönünden ya da maddi yönden hiçbir sıkıntı çekmemiştim.
Benim istediğim sadece sevgi gördüğüm bir ortamdı . Bu ise benden hep esirgenmişti.
Karnımdan gelen guruldama sesiyle oturduğum yataktan kalktım. Dağılmış saçlarımı umursamadan aşağı kata indim. Hiçbir ses yoktu. Dünya susmuştu sanki. Mutfağa girdim. Orman yeşili gözlerim gri mermer tezgâhta durdu. Sinem Hanım beni yine aç bırakmamıştı.Tezgahta taze fasulye ve pirinç pilavı vardı. Krem rengi çekmeceden bir kaşık aldım. Ne kadar bana kötü davransa da , bedenimi yara bere içinde de bıraksa , çocukluğumdan beri her şeyin en güzelini benim için alırdı. Belki de kendi çocuğu olmadığı için eksik hissediyordu. Bir kız çocuğuyla ne yapabilecek varsa hepsini benimle yapmıştı. Saçlarımı taramış, envai çeşit tokayla süslemişti. Renk renk kıyafetler giydirmişti. Beni bundan asla mahrum bırakmamıştı.
Sadece sevememişti işte....
Günah üzerine doğan bir bebeği kim severdi ki....
Öz annem bile bakmamıştı bana...
Karnımı doyurduktan sonra kirli tabakaları makineye dizmiştim. Kendi odama tekrar çıktığımda masamın üzerinde daha önce orada olmadığına emin olduğum bir davet kartı vardı. Kaşlarım anında çatıldı. Nasıl gelmişti o oraya? Odama kimsenin girmediğine eminim. Sakin adımlarla masamın yanında durdum ama karta dokunamadım. Beni durduran şey büyük harflerle yazılan cümleydi"Yatağıma çok yakışacaksın Günah Perisi"
Donup kaldım. Ne hissedeceğimi bilmiyordum. Biri odama girmişti ve kanla yazılmış bu cümle? Neler oluyordu. Korku içerisinde etrafıma baktım. Ya hala buradaysa? Komidinin üzerinde ki telefonuma hızlı adımlarla ulaştım. Sinem Hanım'a ve babama haber vermeliydim. Korkudan hızla gözlerim dolmuş, parmaklarım titremeye başlamıştı.
Daha dün babam tehlikeye düşeceğimi söylemişti. Ama çok erkendi. Ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Babamı aradım. Birkaç çalışın ardından açıldı."Efendim" Titreyen sesimi düzene sokmaya çalıştım. "Baba!O-odamda bir kart var. " Karşı taraftan gelen sesler kesildi. "Nasıl bir kart." Sert sesi yerimde titrememe sebep oldu.
"Baba... üzerinde bir yazı yazıyor."Ağzımdan bir hıçkırık daha kaçtı kanla yazılmış cümleye bakarken. "Annen nerede?" Hiddetle sorduğu soruya zorlukla sesimi bularak cevap verdim"Evde değil." Ettiği küfür kulağıma ulaşınca daha çok ürktüm.."Dinle! Korkma ,ben gelene kadar dış kapının önünde bekle. Bir şey olmayacak. Kes ağlamayı!" Dişlerinin arasından sinirle söylediği sözlere sanki karsımdaymış gibi kafa salladım.
"Tamam mı?!" Aynı tınıyı tekrar duyunca zorlukla cevap verdim. "T-tamam" Aramayı kapattı. Korka korka elimi karta uzattım. Ancak korku anında bile olsam son hız çalışan beynim karta parmak izi bırakmadan almamı söyledi. Komidinin çekmecesinde olan peçeteler aklıma geldi. Hızlı adımlarla komidinin önünde durdum ve çekmeceyi açtım. Dağınık saçlarım yüzüme dağılmıştı . Hala korkudan titriyordum. Gelen kimdi? Neden beni istiyordu? En önemlisi varlığımdan nasıl haberi oldu? Babam benden kimseye bahsetmediğini söylemişti. Herkes Serhat Akçıl'ın bir çocuğu olduğunu biliyordu. Ama kimse onun bir kız ve o kızın ben olduğumu bilmiyordu... O kişinin nasıl benden haberi olmuştu. Babama yakın biri miydi? Ya da önceden yakın...
Peçeteyi aldığım gibi karta dokunmadan elime almış ve resmen koşarak alt kata inmiştim. Üzerimde kısa şort ve tişört vardı. Kuş yuvası gibi olan dağılmış koyu kahverengi saçlarımı saymıyorum. Portmantonun altından bir terliği ayağıma giydiğim gibi dışarıya çıktım. Kapı önünde durdum. Fazla heyecan ve aksiyondan kalbim duracakmış gibi atıyordu.
Yaklaşık üç metrelik olan duvarlardan kim geçmişti ki? Evet , evimizin etrafı kocaman duvarlarla çevriliydi. Her tarafta kameralar vardı. Giriş bölümü sadece taş işlemeli betonlarla döşenmişti. Geriye kalan her yer çimendi ve aralarında dörder metre olduğunu tahmin ettiğim ağaçlar, çiçek bahçesi tüm bahçeyi kaplıyordu. Bu evin her zerresini ezbere biliyordum.
Ekim ayının rüzgarı esmeye başlayınca tenim ürperdi. Üstelik Sinem Hanım'ın dün sıktığı bileklerim morarmıştı. Açıkta olan bedenim hafiften üşümeye başladı. Neyse ki fazla beklememe gerek kalmadan büyük siyah kapılar ardına kadar açıldı ve ardından babamın arabası dahil iki araba daha bahçemize girdi. Kafamı hafif yere eğip yüzümü kapattım. Daha önce kimse görmemişti ki beni. Kısa bir süre sonra arabaların motor sesi sustu ve heybetli bir bedenin gölgesi üzerime düştü. "İyi misin?" Babamın endişeli sesi kulağıma dolunca hızla kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Kaşları çatılmıştı . Dolgun dudakları düz bir çizgi hâlini almıştı.
İlk kez yüzünde benim için endişelendiğini gördüm. Gözlerim doldu. Ne çok ağlıyordum böyle.
"İyiyim." Kuru sesime tepki vermedi. "Evin etrafını dolaşın! Bir iz var mı bakın!" Bu sözler diğer arabadakilereydi. Elimde sıkıca tuttuğum kartı ona uzattım. Elimde ki kartı tıpkı benim gibi peçeteden tutarak aldı ve incelemeye başladı. Ben ise daha fazla dayanamadım. Yüreğimde ki korkuyla babamın boynuna sarıldım. Göz yaşlarım hızla tenimi aşıp babamın siyah ceketine süzülürken. O kaskatı kesildi.
Ona doğru düzgün hiç sarılamamıştım. Şimdi de çok korktuğum için sarılıyordum. Tek elini belime sardı bir süre sonra. Sigara kokusuyla harmanlanmış reyhan kokusu burnuma doldu.
Öylece kaldım boynunda. "Bir şey buldunuz mu?" Sert sesini işittim. Yüzümü görmesinler diye ondan ayrılmadım. Üstelik biraz babamın keyfini çıkarmak istiyordum. Ben çok onsuzdum."Kameralar devre dışı bırakılmış. Ancak önceden planlanmış olmalı. Darbe izi yoktu. Uzaktan programla devre dışı bırakılmış. "
"Benimle anlaşma sağlayamayan , sağlayan herkesin el yazısının olduğu dosyaları istiyorum. Hemen!" Babamın sert sesi yüreğimi titretirken boynuna sardığım kollarımı çözdüm ve kafamı yere eğip parmaklarımla oynamaya başladım.
O kimdi ve başıma neler gelecekti? Kalbimde yeni bir korku çiçeği yeşerirken , yüreğimde ki suyun emildiğini hissediyorum.
Bu işten nasıl kurtulacaktım?
🌪️🍷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVUNMASIZ
Teen Fiction+18 , Şiddet ve kan içerir. Zina üzerine doğmuş bir kız. Günah kadar çekici ve karşıkonulamaz. Erva Akçıl "Ben Erva Akçıl, bir günahın zehiri ve kendi yaşamının yüz karası olan zavvallı bir kızım. " Akçıl ailesinin tek varisi olan Erva on sekiz yaş...