𓇼
Denizdeki temel kurallardan biri de günün her vaktinde mutlaka birinin uyanık olması gerektiğidir. Genelde ben ya da Jimin kaptan olarak gece de vardiyalı bir şekilde uyanık kalırız. Jimin gündüz odasından çıkmak istemediği bir ruh halindeyse gece beni uyumaya gönderir böylelikle gündüz de kontrolü bana verir.
Bu gece de Jimin uyanıktı, sabaha kadar denizde herhangi bir hareketlenme olmamıştı. Denizde olmaya alışmış olsam da fırtınalar ya da büyük dalgalar beni uyandırırdı.
Bu sabah ise kamaraya dolan güneşle uyanmıştım, saat altıyı henüz geçiyor olmalıydı çünkü Jimin aşağı inmemişti. Uzandığım yerden camdan dışarı bakmıştım. Deniz yine sakindi, hava güneşliydi. Muhtemelen yapacak çok iş olmayacaktı.
Kamaramı temizlemek için vakit bulabilirdim. Burası küçük bir yerdi. Aslında Jimin'in kamarası hariç hepimizin kamarası bu boyuttaydı. Mürettebat da çok olmadığı için gemimiz fazla büyük değildi. Jimin'in özellikle dikkat ettiği bir şeydi bu. Büyük geminin işi çok olur derdi.
Kapımın tüy dokunuşu gibi sakin bir vuruşla üç defa çalındığını duyduğumda kapıyı çalanın kim olduğunu biliyordum. Bir gemide bu kadar nazikçe insanları uyandırabilecek tek kişi Jimin'di. Uyanık olmasam muhtemelen kapıyı çalışını bile duymazdım.
"Gelebilirsin." diye seslenirken yatakta doğrulup saçlarımı düzeltmek için parmaklarımı içlerinden geçirmiştim.
Jimin yarı açılmış kapıdan başını uzatıp bana bakmıştı. Muhtemelen aşırı dağınık görünüyordum ve yüzüm şişmişti ama bunlar Jimin'in görmediği şeyler değildi.
"Ben kamarama gideceğim, geminin kontrolünü alma vakti sende."
Jimin gerçekten iyi bir kaptandı, düzeni iyi sağlardı. Evet nazik biriydi ama onun gemisinde kimse kurallara karşı gelemezdi. Her şeyi düşünür, düzenler ve planlardı. Şahsen kimseye ufak cezalar hariç ceza verdiğini görmemiştim yine de otoritesini koruyabiliyordu.
"Tamam kaptan, beş dakikaya yukarıdayım."
Ona kaptan diye seslenmem üzerine gülmüştü. Kapının pervazına yaslanıp bana bakmıştı.
"Biliyor musun bugün demir atalım."
Bir anda bunu söylemesi ile şaşırmıştım. Jimin karayı sevmezdi. Erzaklarımız bitmeden, ihtiyaçlarımız oluşmadan demir atmazdık.
"Neden, bir şey mi oldu. Erzak eksiği mi var, yoksa gemide arıza mı var?"
Jimin benim soruları sıralamam üzerine göz devirip yarım kapıyı açıp tamamen içeri girerek kapıyı kapatmıştı. Jimin odama çok girmezdi. Kimsenin odasına girmezdi aslında. Kişisel alanlar kişiye özel kalmalıdır diye düşünürdü.
"Benim demir atmak istemem bu kadar şaşırtıcı mı gerçekten?"
Kaşlarımı soru sorarcasına kaldırıp başımı evet der gibi sallamıştım. Sonuçta bu bir ilkti, tabi ki şaşırtıcıydı. Jimin kamaramdaki küçük koltuğa oturup koltuğa bıraktığım kitabı eline almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magic Of The Sea | vmin ☆
FanficJimin denizlerin korkulan korsanı olarak nam salmıştı, onun hakkındaki gerçeği sadece tayfası biliyordu. Onu anlayabilen tek kişi ise Taehyung'du. #mini fic