"Elis" diyebildim sadece.
"Elis, canım çok acıyor mu?""Acıyor Ayaz. Tahmin edemeyeceğinden çok acıyor. Sana bunları yaşatmak canımı çok acıtıyor."
"Böyle olsun istemedim."
"Oldu ama."
"Özür dilerim, lütfen gitmeme izin ver ki, daha fazla acımasın."
"İzin veremem seni gördüğüm zamanlar acısı daha da azalıyor."
Bir süre birbirimize çaresizce baktık. Sabah ki yeşile çalan lenslerini çıkarmış, onun yerine kahverenginin eşsiz tonu vardı. Biz bakışmaya devam ederken kapı çalmıştı. Elis, ayağa kalktıp kapıyı açtı. Kerem beyler sözde beni kurtarmaya gelmiş olmalıydı. Daha benim yüzüme bakmadan Elis'le ilgilenmeye başladı.
"Lan nolmuş sana kızım."
"Bişey yok ya, öyle merdivenden kaydım."
"Nasıl bir şey yok, Ayaz, bu kız merdivenden düşerken sen nerdeydin kanki??"
"Kerem bırak Allah aşkına ya, tamam Elis'ciğine yeteri kadar yarandın."
"Ne diyosun oğlum sen"
"Yarandın diyorum, Elis senin ama bana bulaşma."
"Keşke benim olsaydı, senin gibi kıymet bilmez değilim ben."
Duruşumu dikleştirdim.
"Siktir git Kerem."
Kerem sinirle kafasını çevirdi. O da bu konuşmanın devam ederse aramızın bozulacağını biliyordu. Elis'le mutfağa geçip Kerem'im getirdiği şeyleri tabaklara doldurdururken gülüşerek bir şeyler konuşuyorlardı. Uzakta olsa muhabbetlerini biraz duymuştum. Eskiden birbirlerini sadece kavgalardan tanıyan insanlarlar eski anılarını konuşuyordu. Kerem'in Elis için yaptıkları hala aklımdaydı.
Elis ve Yasmin sekizinci sınıfta sınıf arkadaşıydı, Yusuf ise okuldan atıldığı için kolejde okuyordu. Ben ve Kerem de dokuzuncu sınıftık. Elis, Yusuf'a laf attığı için sınıfta saç baş girişmiş birbirlerini çıkışa çağırmıştı. Tabi ergen ortaokul ladylerinin büyük kavgasına anadolu, meslek, her liseden adam gelmişti. Bi bakayım dedim, bizim Elis hanım ne yapmış. Batu, ve Uraz en önde Elis'in yanında karşılarında Yusuf, Yasmin, Doruk, Kerem arkalarında bir sürü adam. Evet özetle zamanında Kerem de Elis'e karşı gelen, yolda gördüğünde çelme takıp rezil eden, kavgada Elis'i yerden yere sürükleyen insanlardan biriydi. Kavgaya girmeden Yasmin'i destekleyenlerden biride bendim ama kazanan Elis olmuştu. Ulan sanırsın ingiltere prensesi, yüzden fazla adamla elli kişilik orduya kafa tutmuştu.
Su almak için ayağa kalkıp mutfağa doğru gitmeye başladım Kerem ve Elis'in konuşmalarını duyunca duraksadım.
"Elis, sana başka basketçi mi kalmadı amk, Ayaz ne Allah aşkına ya??"
"Ne yapayım kerem, seviyorum, çok seviyorum, uyuşturucu gibi çocuk bırakamıyorum."
"Sevme bırak ya ben sana yardımcı olurum. Ayaz kadar aptal biri görmedim ben bırak gitsin ya."
"Oldu paşam, buraya kadar çocuğu kaçırdık şimdi salalım."
"Yavrum, o çocuk enayinin önde gideni ya. Sen önündekini görmüyorsun, Ayaz diyosun hala."
"Ayaz enayi falan değil baya çakal o."
"Sen öyle san, kızım Ayaz milletin köpeği olmuş. Sen de ona köpek olma."
"Kime köpek olmuş ya, prens gibi geziyo ortalıkta."
"Herkesin köpeği işte kimi söyleyebilirim ki. Hem onu kendi anne babası sevmemiş sen niye sevesin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMANDAKİ TAKINTILI
Mystery / ThrillerEski hayranınızdan kurtulduğunuzu düşünürken ormanın içinde baygın halde rastladığınızda ne yapabilirsiniz ki? Ben Ayaz, namıdiğer ingiltere prensi, Sizler hayatınızın aşkını kaç kere red ettiniz 1? 2? 3? Ben çok kez etmeme rağmen ormanda bile karşı...