0.1

619 27 10
                                    

"Sex on the beach?"

"Sex on the beach."

Barmene el kol hareketi yaptıktan sonra içkilerimizi aldık. Belki hayatımın en iyi yazı değildi ama çok iyi olduğu kesindi. Tüm yazım Nicolò ile birlikte yatlarda partileyerek geçmişti. Yarın İtalya'daki son günümdü. Nicolo'nun doğum günü. 3 temmuz saat 5 gibi uçağım vardı. Nicolò'ya daha tatildi ama ben babamdan alabileceğim kadar fazla zamanı almıştım. Teknik ekipte olmayı seviyordum ama keşke tatillerimiz biraz daha uzun olsaydı.

Nicolò, Gaspare ile konuşuyordu. Yeterince içmiştim ve uykum vardı. Yarın Nicolò için hazır olmalıydım.
Nicolò'ya belinden sarıldım ve kulağına fısıldadım.

"Eve gidiyorum, geç kalma."

Dudağıma minik bir öpücük bıraktı.

"Lal, daha çok erken hadi ama! Hem sarhoşken taksiye bindirmem seni."

"Taksiye bineceğimi kim söyledi. Yürüyeceğim."

"Hayatta olmaz."

"Yorgunum, Nic. Senin gibi tüm yazımı partilerde geçirmeye alışık değilim."

"İyi geceler."

Hadi ama, Nic. Trip attığımı nasıl anlayamadın! Diye söyleniyordum içimden. Bu ilişkiye iki prenses fazla.

Kulaklıklarımı taktım ve sahil kenarından Nicolò'nun, ikimizin, evine doğru yürümeye başladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kulaklıklarımı taktım ve sahil kenarından Nicolò'nun, ikimizin, evine doğru yürümeye başladım. İtalya'da olmam Ebru Gündeş sevdamdan vazgeçeceğim anlamına gelmiyordu. "Cennet" açtıktan sonra deniz eşliğinde eve yürüdüm. Başım aşırı dönüyordu.

Maç takviminden daha yoğun bir şekilde dışarıdaydık. Nasıl yorulmuyordu anlamıyordum, karı kız iyi mi geliyordu yoksa?

Şaka bir yana eve geldiğim gibi kendimi koltuğa bıraktım. Nicolò ile aynı yatakta yatmak istemiyordum. Arkadaşlarını bırakıp benimle ilgilenmesi gerekirdi, değil mi?

 Arkadaşlarını bırakıp benimle ilgilenmesi gerekirdi, değil mi?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sabahın erken saatlerinde uyandım. Nicolo'nun uyuduğunu düşündüğüm için ona kahvaltı hazırlamaya karar verdim. Uzun süredir serpme kahvaltı yemiyordum. Başladım poğaça hamurunu yoğurmaya, o mayalanırken kreplere başladım. Onlar dinlenirken hızlıca markete gidip waffle aldım. Mutfaktaki kocaman masayı donattıktan sonra Gaspare'ye mesaj attım. Nicolò'nun arkadaşlarını toplayıp gelmesini söyledim.

Elimi yüzümü yıkadım ve yavaşça kıyafetlerimi almak için odaya çıktım. Nicolò mışıl mışıl uyuyordu. Üstümdekileri çıkarttım. İç çamaşırımla ne giyeceğimi karar vermeye çalışıyordum.

"Siktir."

Diye bir ses duyana kadar. Arkamı dönüp göğsümü kapattım. Dantelli iç çamaşırım vardı, birşey fark etmiyordu yani.

"Sakin ol güzelim, görmemişim gibi davranmana gerek yok."

"Beni korkuttun, Nico."

"Nico" ona sadece trip atarken kullandığım bir lakaptı. Doğum günü çoçuğuna trip atmak istemezdim ama banane gelseymiş peşimden.

Önüme dönüp giyeceklerimi seçmeye başladım. Nicolò'nun yataktan kalktığını anlamıştım.

Boynuma dudaklarını koydu. Yavaşça nefesini boynuma verdi.

"Nico mu? Hadi ama Lalin. Niye bana kızgınsın."

"Değilim."

Gözlerine bakmıyordum; eğer gözlerine baksaydım, burdan çıkamazdık.

Dudakları boynumdan aşağı inmeye başladı. Küçük öpücükler konduruyordu. Umursamıyor gibi davranıyordum ve ne giyeceğimi seçmeye çalışıyordum.

Elime iki etek aldım. Çiçekli mini eteğim ve mikro sayılabilecek kot eteğim.

"Hangisi?"

Dudaklarını birkaç saniyeliğine boynumdan kaldırdı.

"İç çamaşırını tercih ederim."

"Nico!"

"Nic; Lal, Nic! Bana Nico deme."

Etekleri yere fırlatıp önüme döndüm. Burunlarımız birbirine değiyordu, nefesini çok yakında hissediyordum.

"Hala anlamadın mı Nico? Hala mı?"

"Neyi anlamamı bekliyorsun Lal'cik."

Sinirlendiğini gözlerinden anlamıştım. Geriye doğru 4 5 adım attı.

"Aşağı in, Nico. Kahvaltı hazır. Arkadaşlarını çağırdım."

İtalyanca konuşmayı bırakıp Türkçe söylenmeye başladım. Çiçekli eteğimi ve üstüne beyaz büstiyerimi giyerken odun diye söyleniyordum.

"Bir kere anlasan şaşarım, odun Nico. Hiç mi fark etmez ya insan. Hep boş boş hep sevişelim, öpüşelim. İnsan biraz romantik olur ya."

Makyajımı yapmaya giderken hala söyleniyordum. Nicolò benim giyinmemi beklemişti ve şuan o giyiniyordu.

"Hızlı giyin!"

Diye bağırdım. Sadece çok az kapatıcı ve güneş kremi sürmüştüm. Burnuma kontür yapacaktım ki, Nicolò'nun dudaklarıma yapışması bir oldu.

Kısa bir süre dudaklarıma küçük öpücükler kondurdu. Nazikçe yanaklarımı öptü, saçımı öptü, omuzlarımı dahi es geçmedi.

Sıkıca sarıldım. Aynı anda hem Odun olmayı hemde bu kadar romantik olmayı nasıl başarıyorsun be oğlum.

"Özür dilerim, Lal."

"Ne yaptığını bile bilmiyorsun Nicolò, niye özür diliyorsun?"

"Seni üzdüğüm bir saniye benim için 1 ömür gibi Hevin'im."

"Seni Seviyorum, Lal. Senin her zerrene aşığım, insanı kendine çeken dudaklarına, gökyüzüm olan gözlerine, mis kokan saçlarına, yemekten vazgeçmediğin tırnaklarına, yakında öpmekten bitireceğim yanaklarına, ellerine, kollarına, küpe seçemediğin kulaklarına, mükemmel ne giysen yakışan vücüdüna ; herşeyinle sana aşığım. Seni asla kullanmadım, seni aldatmıyorum ve aldatmayacağım. Çok ihmal ettim seni, sözde seni getirdim tatile ama senin eğlenmediğini fark etmedim. Herkesin hayatının farklı olduğunu unuttum, İstanbul'u özlediğinin farkına varamadım. Lütfen beni affeder misin? "

"Sikiyim! Her seferinde beni kendine daha çok aşık ediyorsun, Nic."

"Seni seviyorum, Zaniolo."

"Bende seni seviyorum, Buruk."

~642 kelime

Kısacık birşey ama yazmayı özlemişim. Yarın İngilizce sınavım var ama ben gelip bölüm yazıyorum. Neyse ustam sen bizim hayalleri siyah poşete sar. Hepinize iyi geceler, tabi iyi geçebilirse.

Menzogna e bugiardo 'Nicolò ZanioloHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin