"Can we begin again? Just start over."
-
[!: Hikaye yetişkin içerik barındırmaktadır, bunu dikkate alarak okumaya başlayın.]
Orta yaşının başlarında olan fakat buna rağmen genç gözüken kadın, kimsenin olmadığı kafede beklerken gittikçe daha da stres yapıyordu. İçten içe kendini sakinleştirmeye çalışarak sürekli kafenin giriş kısmını kontrol ediyordu.
Bu yapacağı görüşmenin son şansı olduğunu biliyordu. Hayatını adadığı oğlunun hayatı için son şansıydı. Karanlık düşünceler oğlunu yok etmeden onu çekip çıkaracak bir son şanstı bu.
Gelmeyecek, diye düşündü. Daha fazla pozitif kalmanın bir anlamı olmadığını düşünmüştü. Eve gidip ne diyecekti? Oğluna ne cevap verecekti?
Tam da bunu düşünürken masada titreyen telefonuna çevirdi bakışlarını. Açıp yine kötü haber vereceği oğlu arıyordu.
"Bayan Han?"
Hipnoz olmuş gibi gözlerini diktiği çalan telefonundan onu bu ses ayırdı. Kafasını kaldırıp baktığında ise gözlerinin gördüğü kişinin gerçekliğini sorguladı.
"Bay Lee? Siz misiniz?" diyen Bayan Han, girdiği şoku belli etmemeye çalışarak ayağı kalktı ve bu sırada maskesini çıkaran adamın cevabını bekledi.
"Evet benim."
Çıkardığı maskesiyle herkesin bildiği o ünlü yüzü ortaya çıkmıştı.
"Lütfen, buyrun. Ayakta kalmayalım."
Karşısındaki kadını başıyla sessizce onaylayarak oturan koyu kızıl saçlı adam, konuşması için Bayan Han'ı beklemeyi tercih etti.
"Öncelikle teşekkür ederim. Geleceğinizi düşünmüyordum gerçekten." dedi Bayan Han gülümseyerek. Bu esnada da masadaki telefonunu sessize aldı. Oğlundan gelen birkaç cevapsız arama vardı.
"Sanırım siz eski koçumla tanışıyormuşsunuz, kendisi benden bir kez de olsa sizinle görüşmemi rica etti. Sizin isminizi duymuştum, olimpiyatlar için düzenlediğiniz etkinliklerden. Şirketinizin ismi camiada çok duyuluyor." dedi koyu kızıl saçlı adam, merakı sesine yansırken. Yine piste geri dönmesiyle alakalı bir şey olmamasını umdu ama içinden bir ses de başka ne olabilir ki, diyordu.
"Evet, doğru. Sizinle görüşeceğim konu benim için çok önemli." dedi otoriter sesiyle. Söz konusu oğlu olunca şirkette olduğu gibi bir ciddiyet kaplıyordu kendisini.
"Tabi fakat umarım piste geri dönmem gibi bir teklifle gelmemişsinizdir çünkü geri dönmeyi düşünmüyorum."
Bayan Han gülümseyerek kaliteli ceketini düzeltti. Böyle bir efsanenin dönmesi güzel olurdu fakat kendisinin daha farklı bir teklifi vardı.
"Hâlâ olimpiyatları takip ediyor musunuz?"
Bayan Han'ın sorduğu soruyla kaşları hafifçe çatılan koyu kızıl saçlı adam, bu mevzunun nereye gideceğini kestiremiyordu fakat tahminine göre konu kendisinin piste dönmesiyle ilgili değildi.
"Hayır, takip etmiyorum."
"Fakat arada bir salona izlemek için uğradığınızı duydum."
Herkesten gizlice yaptığı bu saçma sapan aktivite birden yüzüne vurulunca afalladı koyu kızıl saçlı adam. Dönmek istemiyor olabilirdi fakat buz pistini özlüyordu. Ara sıra bir salona gidip özgürce kayan insanları izlemeyi aktivite hâline getirmişti. Ufak bir kahkaha atarak Bayan Han'ı cevapladı.
"Bunun nereye varacağını merak ediyorum?"
"Oğlum; Han Jisung. Artistik buz pateninde adını duyurmuş gençlerden. Onun koçu olmanızı istiyorum."
Hiç beklemediği bu teklif karşısında gerçekten şok içinde kaldı. Neden kendisine böyle bir şeyin teklif edildiğini anlamadı. Tamam, artistik buz pateninde bir zamanlar efsaneydi. Genç yaşından itibaren insanlar kendisini "efsane" diye anmaktan çekinmemişti. Erken biten patinaj serüveni ise herkesi üzmüştü. Ama artık bunun bir önemi kalmamıştı çünkü "efsane" adı mazide kalmıştı. "Lee Know" adı yavaşça silinmiş, gitmişti bile. Geriye sadece Minho kalmıştı.
"Bakın, geçmişte bir takım başarılarım oldu, evet. Fakat ben koçluk yapacak kadar engin bir tecrübeye sahip değilim. Bunu benimle görüşmek için rica ettiğiniz eski koçuma sorsanız daha mantıklı olmaz mıydı?"
Bayan Han derin bir nefes alıp bakışlarını dışarıya çevirdi. Burukça gülümseyerek karşısındaki eski efsane "Lee Know"un gerçekten de dediği gibi olimpiyatları artık takip etmediğine emin oldu.
"Sanırım gerçekten de olup biteni takip etmiyorsunuz."
Minho hiçbir şey anlamadığını belirten yüz ifadesiyle birlikte sessiz kaldı. Bayan Han hâlâ camdan dışarı bakarken konuşmaya devam etti.
"Yakın zamanda olimpiyatlar yeni bitti. Jisung ikinci oldu."
Bayan Han bakışlarını hafiften dolan gözleriyle Minho'ya çevirdi.
"Bir haber yapıldı. Daha doğrusu sızdırıldı. Jisung'un panik atağı ve sosyal anksiyetesi olduğu hakkındaki haber bomba gibi düştü medyaya. Hatta bu durumdan güç alınarak çok korkunç iftiralar da atıldı."
Minho şaşkınca dudaklarını araladı ama bir şey diyemedi. Bayan Han ağlamamak için büyük bir çaba sarf ederken peçetelikten aldığı peçeteyle dolan gözlerinin sildi ve göz yaşlarının akmasına izin vermedi.
"Jisung bu zamana çok başarılı bir şekilde geldi, psikolojik rahatsızlıklarına rağmen. Birincilikler, ikincilikler ve üçüncülükler kazandı yarışmalarda. Olimpiyatlarda ise sadece ikinciliği ve üçüncülüğü kazanmıştı. Bu son olimpiyatta ise birinciliğe çok yaklaşmıştı ama olmadı. Şimdiyse bütün başarıları bir hiçmiş gibi insanların gözünde."
Minho ne diyeceğini bilemeyen bir şekilde konuşmak için yeltendi fakat ağzından kelimeler çıkmadı bir türlü. Duyduklarına çok şaşırmıştı.
Anladığı üzere hiçbir nitelikli koç, onunla çalışmak istememişti. Hatta kendi eski koçu bile. Eski koçunun böyle biri olacağı aklına bile gelmezdi. Anlaşılan bayağı uzak kalmıştı bu piste, işler iyice pisleşmişti. Nasıl olur da bu kadar başarılı bir patinajcı koç bulamazdı?
Bayan Han, Minho'nun sessizliğine dayanamadan tekrar konuşmaya karar verdi.
"Lütfen, karar vermeden önce Jisung'u bir kez de olsa izleyin buzun üstünde. Ondan sonra karar verin. Olur mu?"
Minho kararsız bir şekilde alt dudağına dişleriyle işkence ederken anlık bir kararla ağzından çıkan kelimelere engel olamadı.
"Tamam. Onu izleyeceğim."
-
⛸️❄️🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flawless | minsung
FanfictionSakatlığından sonra artistik buz patenini bırakan ve "efsane" diye anılan Lee Know, pistlere Jisung'un koçu Minho olarak dönmeyi kabul eder. - ¡düz yazı; angst!