"Only bought this dress so you could take it off."
-
Bir süre duyduğu şeye anlam vermeye çalıştı kahverengi saçlı oğlan. Sanki kelimeler birbirinden ayrıkmışçasına o kelimeleri bir araya toplamaya çalışıyordu. Tek duymak ve hissetmek istediği kişinin sevgisi, onun dudaklarının arasından çıkmıştı işte. Ona sarılıp uzun bir süre öylece kalmak istedi. Ama sarılmak için kollarını kaldıracak gücü bile yok gibiydi. Bunca zamandır bunu duymak için savaştıktan sonra o sevgiye kavuşmak, bir anda elindeki bütün gücünün tükenmesine neden olmuştu.
Jisung, ağlamamak için bütün bedenini kasmışken bir destek ararcasına dişlerini alt dudağına geçirdi. Minho ise Jisung'un ellerini nazikçe tutarken gözlerini Jisung'un parlayan gözlerinden ayıramıyordu. Jisung'u o kadar çok seviyordu ki içindeki bu duygular yüzünden ona zarar vermekten korkuyordu. Bu zamana kadar direnmesinin nedeni belki de buydu. Ya da sürekli daha sonra ne olacağı hakkında düşünmesiydi. Ama artık daha fazla ne kendini tutabilmişti ne de Jisung'un bu çırpınışları karşısında kayıtsız kalabilmişti.
Minho, tuttuğu elleri bırakmadan yavaş hareketlerle Jisung'un yanına oturdu. Onun ağlamamak için kendini zor tuttuğunu görebiliyordu. Bir elini Jisung'un yanağına koyarak kendisine bakmasını sağlayan Minho, onunla göz göze geldiği an zorlukla yutkundu. Bir insanı gözlerinden anlamak mümkün müydü? Minho bunun mantıken mümkün olmadığını düşünse de onun gözlerinden her şeyi anladığını hissediyordu tam aksine. Hatta Jisung'un da içini okurmuş gibi bakması cabasıydı. Biriyle konuşmadan birbirini anlamak mümkün müydü?
Minho için artık bütün imkânsızlıklar, Jisung sayesinde gerçek oluyordu.
Artık daha fazla kendini tutamayacağını anlayan Jisung, ani bir hareketle kollarını Minho'nun boynuna sardı ve kafasını da Minho'nun omzuna yasladı. Yüzünü saklayabildiği an Jisung, çoktan ağlamaya başlamıştı. Minho da bu anı bekliyormuşçasına kollarını Jisung'un beline sararken kollarında kaybolan bedeni iyice kendine doğru çekmişti. Jisung, Minho'nun omzunda sessizce ağlamaya devam ederken Minho daha fazla onun bu hâline dayanamamıştı.
"Söylemese miydim ya?"
Jisung, yaşlı gözlerle kafasını kaldırıp Minho ile yüz yüze geldiğinde yüzünde Minho'nun sevimli bulduğu bir kızgınlık ifadesi vardı. Minho, kaşlarını kaldırarak Jisung'un yüz ifadesine bakarken gülmemeye çalışıyordu. Jisung da Minho'nun bunu ağlamaması için söylediğini bilse de ciddi kalmaya çalışıyordu. Sonunda her ne kadar dirense de Minho'nun dudakları istemsizce iki yana kıvrıldığında Jisung, gözlerindeki yaşlarla beraber gülümserken tekrar sarılmıştı Minho'ya.
Jisung, Minho'nun omzunda zorlukla kendini toparlarken aklına gelen düşünceleri bir bir kovuyordu. Bundan sonra muhtemelen yapacakları o konuşmayı yapmak istemiyordu. Düşünmek istemiyordu. İmkânsız olduğunu duymak istemiyordu. Birlikte olamayacaklarını duymak istemiyordu. Onun elini özgürce tutamayacağı gerçeğiyle yüzleşmek istemiyordu.
"İstersen bana ne olduğunu anlatabilirsin." Tam da o sırada Minho imdadına yetişir gibi başka bir konu açtığında Jisung, Minho'nun bu cümlesiyle ellerindeki yaraları sorduğunu anında anlamıştı. Konu değiştiği için her ne kadar rahatlasa da aklına Hyunjin'in söyledikleri geldiğinde istemsizce gerilmişti. Bunu fark eden Minho, Jisung'un beline koyduğu elleriyle onu rahatlatmak istercesine küçük dokunuşlar yapmaya başlamıştı.
"Hyunjin ile kavga ettik." Kavganın içeriğini asla anlatmak istemiyordu. Hele ki Minho ona duygularını söyledikten sonra... Minho'nun uzaklaşmasından ölesiye korkuyordu. Ama söylemezse de durumun çok da farklı olmayacağını biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flawless | minsung
FanfictionSakatlığından sonra artistik buz patenini bırakan ve "efsane" diye anılan Lee Know, pistlere Jisung'un koçu Minho olarak dönmeyi kabul eder. - ¡düz yazı; angst!