"When you look at me like that, my darlin', what did you expect?"
-
"Gelme peşimden çocuk. Üzerim seni." diyen Minho, bulunduğu yerden hızla uzaklaşmak istediği için bir yandan da hızlı adımlarla yürüyordu. Peşinden ona koşar adımlarla yetişmeye çalışan Jisung, Minho'nun peşini bırakacak gibi değildi.
"Olmaz, bu hâlde asla bırakmam!" diye arkasından bağıran kahverengi saçlı oğlan, nefes nefese kalsa da aradaki mesafenin açılmaması için büyük bir çaba sarf ediyordu. Önüne dahi bakmadan sadece Minho'nun peşinden gidiyordu.
Minho, dişlerini sıkarak ani bir hareketle durduğunda arkasından ısrarla gelen Jisung'un kendisine sert bir şekilde çarpmasına neden oldu. Bu çarpışmayla dengesini kaybeden Jisung, Minho'nun iki eliyle kollarını kavraması sayesinde düşmedi. Kollarını sıkıca tutan ve bu tutuşla beraber bedenleri arasında neredeyse hiç boşluk bırakmayan koyu kızıl saçlı adamın gözlerine çıkardı bakışlarını. Göz göze geldikleri an Minho'nun gözlerinden bile anlaşılan sinirini görünce yutkundu. Ellerini nereye koyacağını bilemeyen Jisung, Minho'nun kollarına tutunmayı seçti fazla düşünmeden. İkisi de koşuşturduğu için nefes nefeseydi. Bu yüzden de zaten yapışık olan bedenleri bir de nefes alıp vermeleriyle temas ediyordu birbirine.
"Bunu bilerek mi yaptın?" diyerek çarpışmadan sonraki sessizliği bozan Minho'nun sesi, normalde olduğundan çok daha soğuk bir tonda çıkmıştı. Jisung, oluşan yakınlıklarına gerilmeye başlamışken Minho'nun bu ses tonu yüzünden şaşkınca dudakları aralandı. Nedenini bilmediği bir hayal kırıklığının içinde bedenini koyu kızıl saçlı adamdan uzaklaştırdı. Ayrılırken kollarından ellerine doğru yavaş bir yol izleyen ikilinin en son elleri birbirinden kopmuştu.
"Hayır. Neden böyle bir şey yapayım sana?" diyen Jisung, düşündüğünün aksine sesi güçsüz ve kırgın çıkmıştı. Minho ise Jisung'un yüzünde gördüğü ifade ve sesindeki üzgün ton yüzünden kendine küfür ederek derin nefes alıp verdi ve sakinleşmek için gözlerini kısa bir süreliğine kapattı. Tekrar gözlerini açarak sakince konuşmak istedi fakat Jisung, üzgünlüğünün yerini kızgınlık almaya başlayınca ondan önce davrandı.
"Yine bana çocuk falan demeye başladın. Bir de üstüne bunu bilerek yapıp yapmadığımı mı soruyorsun?" diyen Jisung sesi, az öncekinin aksine güçlü çıkmıştı.
"Ne düşünebilirim bu durumda Jisung?" diye onu cevaplayan Minho, bedenini ele geçiren siniri hâlâ kontrol edemiyordu.
"Önce bana sorabilirsin mesela. Sinirlenip yine saçma sapan hitapları kullanmayabilirsin." diyen Jisung, aynı zamanda Minho'nun mantıksızlığına tepki gösterir gibi kollarını iki yana açtı.
"Ne zamandan beri buna bu kadar alınıyorsun, ufaklık?" diyen Minho'nun ifadesiz yüzünü görmese dalga geçtiğini düşünecekti kahverengi saçlı oğlan. Koyu kızıl saçlı olanın ne yapmaya çalıştığını anlamayan Jisung, bu soruya yakışır bir cevap buldu anında.
"Beni kucağına alıp kendine bastırırken söylediğin o 'çocuk' ya da 'ufaklık' değildim sanırım."
Bu sözler karşısında hızla kaşları çatılan Minho'nun aynı zamanda dudakları şaşkınlıkla aralanmıştı. Bu tepkisinden memnun olan Jisung'un ise yüzünde küçücük bir gülümseme belirdi. Minho düştüğü boşluktan vakit kaybetmeden çıktığında konuşmuştu.
"Tehlikeli sularda yüzüyorsun, çocuk." diyen Minho, gerçekten sabrının tükendiğini hissetmeye başlamıştı. Dişlerini sıkarak yanlış bir şey dememeye zorluyordu kendini.
"Yine o hitapları kullanarak beni kışkırtan da sensin." diyen Jisung ise neden bu konuda bu kadar sinirlendiğini kendi de çözmiyordu.
"Tamam, yeter! Kapat şu konuyu." diyerek arkasını dönerek ellerini saçlarından geçiren Minho, gittikçe olanlara karşı tahammülünü kaybediyordu. Az önce hayatını mahveden kardeşini görmesi yetmezmiş gibi bu durumun içinde Jisung'un da olduğunu görmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flawless | minsung
FanfictionSakatlığından sonra artistik buz patenini bırakan ve "efsane" diye anılan Lee Know, pistlere Jisung'un koçu Minho olarak dönmeyi kabul eder. - ¡düz yazı; angst!