Eksik olan oyuncuların yerini diğer oyunculara fazladan rol verip kostüm giydirerek gideremem. Sevgi, aşk kadar tutkulu oynayamaz. Üzüntü, döktüğü gözyaşlarına "Mutluluktan." diyerek seyircileri kandıramaz. Ya doğaçlama yapayım derken ifşa eder kimliğini ya da taşıyamaz, kopar kostümünün dikişleri. Zorlamamalı, bazen perdeleri kapatıp gitmeli. Ama sonsuza kadar da kapatmamalı, deniz yok diye Ankara'ya küsmemeli. Çünkü ya elindeki oyuncuların değerini bilecek ya da bir ömür boyu monolog oynamaya mecbur kalacak. Bilmiyordum mesela bunları. Hep seyirci oldum en arka sırada. İnsanlar "Bu nasıl piyes?" diye mırıldanırken gayet de samimiyetle katıldım onlara. Kendi duygularımın bile arkasında durmadım, sahnedeki o ahenksizlik gözüme gözüme çarptıkça gözlerimi kapadım. Bir yerde gözlerimi açtığımda ise sahnede kimse kalmamıştı. Oyuncular istifa, seyirciler isyan etmişti. Bir süre düşündüm nerede yanlış yaptığımı. Ama öz eleştiri bile yapamadım, fark edince özümü bulamadığımı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
şiirlerim ve denemelerim
PoesíaKendi kendime karaladığım satırları artık başkalarına da sunmalıyım, biri yanıma yaklaştığında defterin kapağını kapatmamalıyım mesela. Çünkü hepsi benim düşüncelerim, benden bir parça. Duyulmaya ihtiyaçları var, anlaşılmaya. Saklandıkları yerler ye...