İçten bir şekilde "hallederiz" demeyi özledim en çok. Kahve taştı mı tekrardan yapardım, yemeğin dibi yandıysa üstünden yerdim. Unuttuysam şemsiyemi ıslanırdım, hasta olurdum en fazla. Ölüm yoktu ya sonunda.
Ama şimdi ölüm var her satırımda. Yaşamaya geç kalmışım sanki. Mutluluğun son kullanım tarihi bugünmüş ve ben kavanozu hiç açmamışım gibi. Mezarlıktaki bir ağaç gibiyim şimdi, saçtığım oksijenin kimseye faydası yok ki. Geç kaldım işte. Erkenci olduğum günleri özledim. Erken varmayı özledim gideceğim yerlere, beklerdim ama ziyanı yoktu. İnsan geç kalınca da bekler zaten, ama beklenen gelmez hiçbir zaman.
Aşık olmayı da özledim. Belki de en çok bunu özledim bilmiyorum ama neyse, 'hallederim' bu karışıklığı da içimde. Bir masaldı benim aşkım. Ben hiç gecenin yaşanmadığı Güneş Ülkesi'nde bir prensestim, o gelene kadar aşktan da kıskançlıktan da bihaberdim. Fakat o gelince daha önce hiç tatmadığım kıskançlık beni pençesine aldı fütursuzca, onu benden başka kimse görmesin istedim hakkım varmışçasına. O öyle nadide bir elmas gibiydi ki varlığını işitecek olan herkes başına üşüşecekti, emindim. Bu yüzden yalvardım gökyüzüne, gece ol da onu başkalarından sakla diye. Ama ekledim "Yalnız tamamen de gizleme onu sakın, onu göremediğim sürece ölümüm yakın." diye de. Bu yüzden gece, yıldızları toplayıp getirdi. Bir bir dizdi onları gökyüzüne. Yıldızlar da onun varlığı karşısında tir tir titremeye başlayınca Ay'ı çözüm diye sundu bu sefer önüme. Ay ışığında onun yüzünü izlemekten daha değerli ne olabilirdi ki hazinemde? Ben bir prensestim ama bir köylü de olabilirdim seve seve. Fazla fedakarlık yaptım işte bu düşünceyle. Güneş Ülkesi'ne sonsuz gece hakim kılındı, o da karanlığı fırsat belleyip sırra kadem bastı. Kimseye görünmeden yaptı bunu, tam da en başında istediğim gibi. Ben de kimseymişim onun için, bu hiç aklıma gelmemişti.
Aşkın, özlemin, sadakatin boşa duyulmadığı zamanları özledim. Özlemlerin can yakmadığı zamanları özledim.
Umarım bir gün tekrar Güneş Ülkesi'nde güneşli bir güne uyanabilirim.Kafamın içinde geçmişten bir müze,
En sevdiğim eserlerim sergilenir her gece.
Bense müzenin güvenliği, dışarıda gece-gündüz nöbette.
Oysa yağmur yağıyor, almamışım bile kendime şemsiye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
şiirlerim ve denemelerim
PoesíaKendi kendime karaladığım satırları artık başkalarına da sunmalıyım, biri yanıma yaklaştığında defterin kapağını kapatmamalıyım mesela. Çünkü hepsi benim düşüncelerim, benden bir parça. Duyulmaya ihtiyaçları var, anlaşılmaya. Saklandıkları yerler ye...