Taehyung... Ona karşı içimde bastıramadığım, içimi şenlendiren aynı zamanda acı veren bir duygu vardı.
Bu duyguyu tanımlayamıyordum, ilk defa birine karşı böyle hissettiğimden mütevellit.
Ama sadece bir hoşlantıdan ibaret olmadığından emindim. Hissetmekte olduğum bu hoş duygular ve onunla olan gelecek hayallerim de bunu kanıtlar nitelikteydi.
Mükemmel(!) karşılaşmamızın üstünden dört hafta geçmişti bile. Gelecek hayalleri kurmak için erkendi belki de ama istemsiz bir şekilde hep bunu düşünür olmuştum son günlerde. O çok güzel bir insandı. Her anlamda. Belki bana fazlaydı lakin geleceğime biraz ondan serpip güzelleştirmeyi seviyordum.
Zil çaldığında kapıya ilerledim yavaşça. Taehyung'un geldiğini biliyordum. Biraz kapının önünde durup, kendimi cesaretlendirdim, onu en son evinde çıplak görmüştüm. Çok utanmıştım, gerçekten çok utanmıştım. Normalde utanmazın tekiydim fakat ona karşı hep çok utangaçtım. Dört gün önce çıplak bedenini gördüğümde biraz duraksayıp onu süzmüştüm. Kıyafetlerinden bile belli olan geniş omuzlarını, sıkı göğüslerini, spor yaptığını belli eden karın kaslarını ve omuzlarına karşın ince olan belini kıyafet engelsiz bir biçimde görmüştüm. O an normalden çok utanmamı sağlayan etken ise etkilenmem olmuştu. Taehyung'un karşısında erekte olmuştum, fark ettiğim gibi evden kaçmıştım ve sonrasında hiç iletişime geçmemiştim onunla.
Ondan hep etkilenmişimdir duygusal olarak fakat cinsel anlamda etkilendiğim olmamıştı dört gün öncesine kadar.
Nefes aldım, verdim. Bu nefes alıp verme işi heyecanımı yatıştırmamıştı ama daha fazla onu bekletmemek amacıyla kapıyı açtım.
Normalde okul için hep gömlek ve kumaş pantolon kombinasyonu yapardı lakin şu an üzerinde baskılı siyah tişört ve gri bir eşofman vardı -bu sıradan kıyafetler bile üzerinde bir sanata dönüşmesini es geçemem-. Bu da bana gelmeden önce evine uğradığını gösteriyordu. Elindeki poşeti alıp içeri buyur ettim onu inceleme işlemim bittikten sonra. Poşete bir göz attığımda istediğim şeyi görmemle gülümseyip, kapıyı kapattıktan sonra içeri geçtim. Televizyonun karşısındaki tekli koltukların birine kurulmuştu, ben de tam önünde durup ne söylemem gerektiğini düşünmeye başladım. Aynı zamanda bakışlarımı kahvelerine çıkardığımda bana olan sorgulayan bakışlarıyla karşılaştım.
Aklındaki soruyu tahmin edebiliyordum. O da bana bağlanmıştı şu geçirdiğimiz dört haftada, bir anda onunla konuşmayı kesmemdeki sebebi merak ediyordu ama cevabını en azından şu anlık benden alamazdı.
Aramızdaki sessizlik artık rahatsız edici bir hal aldığında elimdeki poşeti ona gösterip sessizliği bozdum. "Ben içecekleri hazırlayayım, beş dakikaya dönerim. İstersen sen o sırada başlayabilirsin." Bilgisayar, sorular, kağıtlar ne gerekiyorsa hazırdı.
Ondan bir tepki beklemiştim ama alamamıştım. Düşünceli bir şekilde beni süzüyordu. Üstümde eften püften bir oversize beyaz tişört ve tişörtten sadece iki parmaklık kısmı gözükecek şekilde bacağımı saran bir şort bulunuyordu. Üzerimi değiştirmeyi unutmuştum ve karşısına kısacık bir şortla çıkmıştım kulaklarımın yandığını hissederken önce bakışlarımı ondan çekerek mutfağa doğru hızla ilerledim.
°°°
Taehyung
Sınav kağıtları hazırdı lakin çok içmiştik. Benim alkole toleransım yüksek olsa da Jeongguk'un öyle olmadığı kesindi zira şu son bir saattir küçüklüğünden bahsetmesi sarhoşluğu dışında başka bir sebepten olamazdı. Aralıksız yaptığı yaramazlıklardan, rezil olduğu anlardan ve mutlu olduğu anlardan konuşuyordu. Sanki bebekliğinden beri berabermişiz gibi herşeyinden haberdardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fallen Star | TaeKook
Fanfictionİlk görüşte aşka inanmazdım. Bana saçma geliyordu, birini tanımadan karakterini bilmekten aciz bir şekilde nasıl aşık olabilirdi ki bir insan. İlk görüşte hoşlanabilirdik, etkilenebilirdik fakat aşk zamanla gelişen bir eylemdi. Onunla karşılaşana d...