15- Aynı Duaya Amin

166 18 25
                                    


ب ح ص

Sevdalık,
Kelebek etkisi gibi insanın hayatında. Önce minik iki çakmak taşını bulmak gerekir ama öyle ilk eline gelenden medet umamaz aşık. Aramayı, ararken sabretmeyi bilmelidir. Neden sevdiğini de bilmeli insan. Sebepsiz olan şey, taşı aramak için yola çıkmaktır. Taşı bulduğundan sonrası sebepler silsilesine bağlıdır. Taşların içinde en siyahı, en güzeli, seni en iyi ısıtacağı almalıdır. Eğer o an istediğin orada değilse, bir tanesini alayım, ne de olsa sonuç aynı sonuç diye yaklaşmak; eksik bir ateşi tutuşturmaktan farksız olur. Bulduğuna emin olursan, ikisini birbirine eşit vurmalı, bir tarafa fazla işi yüklememelidir aşık. Yorulursa biri, yanmaktan vazgeçer beklenmedik bir anda. Sevdaya saygı duyarsa eğer, tüm taşlarda, bildikleri de, bilmedikleri de yollarına serilir insanın. Karmaşaların olduğu sevdayı, insan dilediği kadar dinlediklerine göre yaşamaya çalışsın, tökezlemeye de, yanlışlara da, doğrulara da hazır olmalıdır amma şu var ki, her şeyin başındaki besmele, sevda içinde gerekir. Sevdayı Allah'tan dilerse maşuk, sevdada, aşıkta köle olur..

-

''Sormayın komutanım, Nisa'nın babaannesi yoğun bakıma alınmış. Şu dönem bitmeden gelmeyin dediler. Bizde bekliyoruz işte.''

''Hadi-, kötü olmuş be kardeşim. Olsun sabrın sonu selamettir derler. Hem kız evi naz evi oğlum- Örnek al Musa kardeşini , yengeyi alana kadar adam neler çekti.''

(ben Musa'yı Kemal Sunal'ı (şabanı) hayal ederek yazdım sizde eğlenerek okuyunn. dıslel)

Musa, bir yandan mesajların ötesindeki eşi Erva'yla konuşurken, bir yandan da kendi adının geçmesiyle yerinde iyice doğrulmuş, Altay'a bakıp yandın oğlum sen bakışları atıyordu.

''Komutanım hanıma şikayet etmeyecekseniz bir şey sormak istiyorum.'' Musa Urfa ağzıyla yaptığı konuşmasıyla etrafta kendisine gülen ekip arkadaşlarına bakıyordu.

Altay bir yandan dişleri görünecek halde sırıtmış ve dolaylı yoldan bacanak olacağı alt kademesine bakıyordu. Ekip, Şair'in şehadetinden sonra ilk kez adam akıllı toplanmış, Mardin'de sık gittikleri bir lokantada akşam yemeğine çıkmışlardı.

"Söylersem na-merdim Musa.''

''Komutanım Allah'ın adını verdim, Erva'mın kuzenine talip olmak zorunda mıydınız? Tüm Of damatlardan bir şey gelsin de, kurşun atalım diye bekliyor!''

''La' oğlum annem sizin düğünde Nisa'yı görmüş. Tutturdu su gibi kız diye- Ayrıca onlar Of'luysa, -kendi göğsüne iki tane patlatmıştı- bizde doğuluyuz icabında! hem ben Erva yengeden razıyım senin gibi bir ayıya çatal kullanmayı öğretmiş işte-''

Tüm ekip bacanak olacak ikilin her fırsatta yaptıkları bu sohbetlere kahkahalar atıyorlardı. Allah gerçekten de eşleri yapbozun iki parçasından seçmişti. Musa geçen aylarda evlenmişti ve eşi de kendi gibi yemek yemeye bayılıyordu. Hatta Musa midesinde yer bırakıp gece döneri ziyafeti için oldukça heyecanlıydı. Hem siz onun dediklerine bakmayın, Erva kuzeni Nisa'yı canından çok severken, Musa, bacısı gibi gördüğü Hayrunnisa Hanım için komutanını layık görmelerine gönülden gurur duymuştu.

Altay, hem konu kendinden  kaysın hemde sözlüsünün adı çok anılmasın diye komutanına çevirdi yüzünü.

''Eee komutanım, harekattan dönmek nasip olursa kız isteriz diyordunuz? N'oldu sizin iş?''

Zeyd bedeninde dolaşan güzel hislerle gülerken, düşünceli olduğu gözlerinden okunuyordu.

''Niyet var, karşılıkta var eyvallah ama kızın ne anası burada ne babası, o da öyle tek gelip konuşacak biri değil. Bir yol bulsam, Allah biliyor ya harbiden yarına kıydırmıştım nikahı.''

Papatya ÇayıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin