bölüm - 2

14 4 0
                                    


Uyuyakaldığı koltukta gözlerini açtığında ilk gördüğü TV'nin bir haber kanalında açık bırakıldığıydı. Odanın içini sigara ve kahve kokusu doldurmuştu. 

"Sana kaç defa sigaranı balkonda iç dedim?" Üzerindeki ince battaniyeyi itip oturdu. Saçlarının dağıklığını elleriyle düzeltmeye çalıştı. Boynunu sağa ve sola hareket ettirip esnedi.

"Salonda uyumanı ben söylemedim." Kyungsoo ayak ayak üstüne atmış eski tekli koltukta oturuyordu. Parmaklarının arasındaki sigarayı küllükte ezip bir yenisini çıkardı. Hiçbir şey söylemeden Junmyeon'a da uzattı. Küçük zigon sehpanın üzerindeki çakmağı alıp dudaklarının arasına yerleştirdiği sigarayı yaktı. Ardından Kyungsoo'ya uzattı. Son 2 yıldır yakın arkadaşı Kyungsoo ile beraber yaşıyordu.

"Bir değişiklik yok mu?"

"Olsa bu hâlde mi olurdum?"

"O zaman neden inat ediyorsun bu konu hakkında. Adam gibi bir iş bul ve çalış."

Sonrası sessizlikti. Bir süre sadece arka planda duyulan haber spikerinin sesi ve odayı dolduran dumanın üflenme sesiydi.

"Bugün için planın var mı?"

"Bir seçme daha yapılacakmış. Okudum, güzel bir oyun. Sarah'ı bilirsin, o tüyo verdi." Kyungsoo, sigaranın fazla külünü silkeledikten sonra zigonun üzerindeki kağıtlara dikti gözlerini.

"Nedir bu, 'Biraz gülüş, biraz dram ve bir kuple söz..' senin oyun kağıtların değil mi?"

"Bilmiyorum. Dün sinirle sahneye saçmıştım, biri makyaj masasının üzerine bırakmış. Notu da o yazmış herhalde."

"Peki ne anlama geliyor."

"Nereden bileyim, müneccim miyim ben?"

Sigarasını ilk bitiren Kyungsoo olmuştu. Küllükte ezip ayaklandı hâlâ ağzının içinde sigara dumanı vardı. Junmyeon'a yaklaşıp yüzüne üfledi.

"Bir daha terslersen bu defa götünden kan alırım."

"Ağzına tükürdüğümün ibnesi!"

Kyungsoo küçük koridorda kaybolurken Junmyeon ardı ardına küfürlerini sıralıyordu. Sanki içtiği sigara kokusu eline, yüzüne ve vücuduna sinmemiş gibi etafındaki dumanı elleriyle yelpazeleyip dağıtmaya çalıştı.

İki yudumluk kalan sigarayı küllükte sertçe söndürdü. Ayaklanıp tişörtünü çıkarıp koltuğun üzerine fırlattı. Saati kontrol etti. Yarım saat içinde evden çıkmış olması lazımdı. Kyungsoo'nun evden çıktığını belli eden kapı sesinin ardından bir posta daha küfür saydırdı.

Banyoya girip elini yüzünü yıkamak için musluğu açtı. Su akmıyordu. Birkaç damla harici bir şey yoktu. Mutfağın suyunu da konrtol ettikten bir sorun olduğuna emin olmuştu. Oturma odasına dönüp telefonunu bulmaya çalıştı.

"Nerede bu siktiğimin telefonu." yemek ve içecek kutularının arasına, koltuğa atılmış kirli kıyafetlerin altına bile baktı ama bulamadı. Başucundaki sehpadaki kağıtların altında telefonunun bir köşesini gördü. Aldığı gibi Kyungsoo'nun numarasını tuşladı.

"Sular neden akmıyor?" telefon açılır açılmaz sormuştu.

"Söylemeyi unutmuşum, ödenmediği için kesmişler." Sonrası küfür ve Kyungsoo'nun sinir eden gülüşüydü.

~

Arka taraftaki koşuşturmayı görünce gözleri direkt Sarah'ı aradı. Kimisi başlayacak piyes için hazırlık yaparken, diğer yandan gerçekleşecek seçme için ezber provası yapanlar da vardı. 'Tam bir kaos ortamı' diye düşündü. 3. salona açılan kapıda sarışın kızı görünce heyecanla oraya doğru ilerledi.

"Başladı mı?"

"Son 3 kişi. Ezber yapıp hazırlanman için seni sona alacağım, acele et." dedi.

Bu defa olacağına inanıyordu. Bunu başaracak ve en büyük tutkusunu elde edecekti. "Bunlar ne?" dedi kız.
Junmyeon elindeki kağıtlara baktı. Neden yanına aldığını bilmiyordu. "Önemsiz." dedi. Yuvarlayıp arka cebine sıkıştırdı.

~

"Üzgünüm, zaten oyun için oyuncu seçimini yaptılar. Bir sonraki oyun için sana öncelik tanıyacaklar."

Kör talihi ya onunla ciddi şekilde dalga geçiyordu ya da açık açık bu iş için uygun olmadığını anlatmaya çalışıyordu. Sona kalıp diğer oyunculara verilen tepkiyi görmek ve buna göre eksik yanlarına dikkat etmek her zaman için daha avantajlıyken sergilemesine bile izin verilmemişti.

Jüri bile yoktu. Sadece bilgilendirmek için Sarah'ı görevlendirmişlerdi. Kapı açılmış genç bir adam Sarah'a seslenmişti. Sarah, Junmyeon'un omzuna dokunup mahcup bir ifade ile gideceğini belli ettikten sonra yanında ayrıldı.

Junmyeon, ayaklarını siyah döşemeye sürte sürte sahnenin ortasına yürüdü. Ön tarafa ilerleyip ayaklarını aşağı sarkarak oturdu. Boş kırmızı koltuklara bakıp iç çekti.

"Peki, bu sondu. Artık istemiyorum."

Ayak seslerini duyunca başını arka tarafa çevirdi. Kare gömlekli bir adam elinde paspas ile dikiliyordu. Boynunda asılı karta bakılırsa bir görevliydi.

"Beni umursama, bak işine sen."

Karşılık alamayınca adamın durumdan rahatsız olduğunu düşündü. "Seni rahatsız etmem. Temizleyebilirsin." yine ses yoktu. Gözlerini devirip nefesini bıraktı. "İyi. Gidiyorum." yerinden kalktı. Adamın yanından geçerken arka cebindeki kağıtlar yere düşüp dağıldı. Adam hızla yerden alıp Junmyeon'a uzattı. Junmyeon kağıtlara uzun uzun baktı. "At gitsin. Artık ihtiyacım yok." dedi ve sahneden ayrıldı.

Adam sessizce elindeki kağıtlara baktı. Junmyeon'u da elindeki kağıtları da hemen tanımıştı. Eli tekrar gömlek cebindeki kaleme gitti.

Junmyeon tuavletten çıktığında eşyalarını bıraktığı odaya girdi. Eşyalarının yanında bir de kendi kağıtları vardı. Oysa adama atmasını söylemişti. Cüzdanını ve telefonunu aldığı sırada bir not daha eklendiğini gördü.

"Her sonun bir başlangıcı vardır. Vazgeçmek, ne bir son yaratır ne de bir başlangıç doğmasına izin verir."





Bir kuple söz // hunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin