bölüm - 3

16 4 0
                                    

Bizi sürükleyen hayatın dalgaları, bazen yalnız kalmamıza, bazen ise yeni bir kıyıya ulaşmamız için kulaç atmayı öğrenmemize sebep olur.

Junmyeon elleri cebinde yokuş yolu tırmanırken aklının içinde dönüp duran sorunlara bir çözüm yolu bulma gayesindeydi. Ara sokağa girdiğinde mavi kapılı evini izledi bir müddet. Gözleri uzaklarda bir şey arıyormuş gibi seyre dalmıştı. Görüş açısına giren beyaz kıvırcık saçlı, kısa bodur ve yaşlı bir kadın dikkatini dağıttı.

"Kirayı ne zaman vermeyi düşünüyorunuz?" iki eliyle bastonunun üzerine tünemiş memnun olmayan bir tavırla sormuştu. Junmyeon bir an duraksadıktan sonra, "En kısa sürede." Diyebilmişti sadece. Yaşlı kadının çıkardığı seslerden inanmadığı anlaşılabiliyordu.

"Ben bu yalanları çok duydum. Diğer arkadaşına da söyledim, en geç 1 hafta içinde ödemezseniz evimi boşaltın." Junmyeon'a konuşma fırsatı vermeden yanından geçip gitti. Gözlerini kapatıp derin soluklar çekti içine. Bugün kaçıncı defa sınandığını bilmiyordu.

Anahtarı deliğe sokup çevirdi. Yıpranmış ayakkabılarını çıkarıp portmanto önünde dağınık duran diğer ayakkabıların yanına itekledi. Kapıyı henüz kapatmadan içeriden sesler ilişti kulağına.

"Onu evden kovayım mı, bunu mu söylüyorsun Jongin?"

"Ben bunu söylemedim hyung. Bilirsin Junmyeon'u severim. Ama evin tüm giderleri senin sorumluluğundaysa ve bu daha fazla çalışmana neden oluyorsa onun da artık bir şeylerin farkına varması lazım."

Elleri kapının soğuk demiri üzerinde beyazlaşana kadar tutundu. Ağır ağır yutkundu. Jongin'i suçlayamazdı. Bu 2 yıl zarfında nereden baksan bir elin parmağını geçmeyecek kadar fatura ödemişti. Kira ise hiç konu edilmemişti. O an kendini çok aşağlık hisetti. İşe yaramaz, başkaları üzerinden geçinen bir sığıntı gibi.

"Onunla konuş ve bir şeyleri anlamasını sağla. Bu ona da zarar veriyor. Hayaller kimsenin karnını doyurmaz hyung."

Gelen iç çekiş seslerinin ardından dolan gözlerini silip demir kapıyı olabildiğince güçlü şekilde kapattı.

"Ben geldim."

Küçük koridoru geçip salona ulaştığında Kyungsoo'nun sigarasını söndürüşünü ve dudakları arasından sızan dumanı gördü. Jongin, sanki az önceki konuşmalar yapılmamış gibi televizyonda kanallar arasında dolaşıyordu.

"Bugünkü iş ne oldu, kapabildin mi?"

"Evet, ben de onu haber vermek için gelmiştim."

Yalan söylemişti. Kalıp daha fazla Kyungsoo'ya yük olmak istemiyordu. Bu konuşmalar sonrası kalan son damla gururunu da alıp gitmeliydi bu evden . Kyungsoo, Junmyeon'un bakışlarında bir şey yakalamıştı. Tereddüt.

"İyi misin, bir sorun mu var?"

"Hayır, hayır iyiyim." Gülümsemeye çalıştı. "Hatta eşyalarımı toparlayıp çıkacaktım. Mutluluktan biraz duygulanmış olabilirim."

"Nereye gidiyorsun? Bak, eğer konuşmaları-" onu durduran Junmyeon olmuştu.

"Oyunun sergilenmesine 1 ay var. Git gel masrafı olmaması adına salona yakın bir yerde oturan arkadaşıma taşınıyorum." Duraksayıp güldü. "Taşınıyorum derken, kısa bir süreliğine. Merak etme yani."

Jongin gözlerini televizyondan ayırmış ikiliyi izliyordu. "Bence de doğru bir karar." Kyungsoo'nun gözlerine baktı. "Yani, masraf olmaması adına. Tebrikler Junmyeon." Dedi yapmacık bir tavırla.

"Başka yolu yok mu, yani illa gitmek zorunda mısın?"

Başını olumsuz anlamda salladı. "Böylesi daha iyi." Odasına gitmeden önce Kyungsoo'nun omzunu patpatladı.

Bir kuple söz // hunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin