the piece of paper of my heart

875 83 133
                                    



🎈

yağmur damlaları pencereye çok hızlı vuruyor, televizyonda asla izlemediğimiz bir film oynuyor, önümüzde bir sürü yiyecek ve içecek duruyordu.

iştahım son zamanlarda giderek kapandığı için sürekli yiyebildiğim şeyler -bunlar da tamamen zararlı şeylerdi- alıp yanıma geliyorlardı.

günlerdir evde olmama rağmen kendimi yorgun hissediyordum, vücudum ağrıyor, yattığım yerden kalkamıyordum. kendimi kötü hissediyor gibiydim ama buna fırsat vermeden aklımı dağıtıp başka şeylere odaklanmamı sağladıkları için tam olarak nasıl hissettiğimi anlayamıyordum.

geceleri uykuya, yanımda sohbet ederlerken ya da herhangi bir şey izlerken dalmayı tercih ediyordum aksi hâlde gözümü kapattığım an düşüncelerim gün yüzüne çıkıyor ve beni fazlasıyla yorarak uykumu kaçırıyordu.

gün içerisinde de alışkın olduğum en basit hareketleri yaparken bir şeylerin eksikliğini fark etmek beni ruhen çok daha fazla yoruyordu.

mesela, saçımı keseli ve hemen ardından deli gibi pişman olalı üç günü geçmişti.

bütün arkadaşlarımın şaşkınlık içerisinde bana baktığını ve ben ağlamaya devam ederken beni ikna etmek istercesine çok yakıştığına dair bir şeyler söylemelerini ve minghao'nun saçımı düzeltmek için daha çok kesmesini aklıma getirdikçe gülmeden edemiyordum.

ve sürekli gözlerime gelen saçlarımı elimle geriye çekmek büyük bir alışkanlığımdı ancak gün içinde elin saçlarıma her gittiğinde ve boşluğa değdiğinde içimde huzursuz bir his büyütüyor, her şeyi başa sararak bana acımasızca hatırlatıyordu.

şimdi evde üç kişiydik, hemen karşımda oturan jun, önündeki tüm yiyecekleri bitirmiş, gözünde gözlüğüyle telefonundan çok ciddi bir ifadeyle bir şeyler okuyordu. arada bir onu uzun uzun izliyordum ve kaşlarını çatıp kaldırması, sıkıntıdan yanaklarını şişirmesi ve arada bıkkınlıkla burun kemerini sıkması beni neşelendiriyordu.

yanımda ise joshua yine elinde telefonuyla tam anlamıyla sırıtarak mesaj yetiştiriyor ve ona sorduğum ya da söylediğim hiçbir şeye cevap vermiyordu. onu dünyadan kopartan gizemli flörtüyle fazlasıyla meşguldü ve bu yüzden onunla uğraşmak da beni neşelendiriyordu.

işaret parmağımı yanağına bastırıp onu rahatsız etmeye çalıştığımda yüzünü geriye çekerek hızlı hızlı yazmaya devam etti. ben de ona daha çok yaklaşıp yüzüne dokunduğumda telefondan hiç ayırmadığı gözleriyle "rahat dur." diyerek beni uyardı.

kıkırdadım, rahat durmayacağımı normal şartlarda biliyor olması gerekiyordu ama şu an tamamen kopuk olduğu için onunla uğraşmaya devam etmek adına klavyede gezinen parmaklarına dokundum ve yazmasını engellemek adına tuttum.

"rahat dur," diye yinelediğinde tekrar kıkırdayıp yanaklarına baskı yaptım parmaklarımla. derin bir nefes aldı ve nihayet gözlerini telefondan ayırıp bana döndü.

kötü bakışlarıyla karşılaştığımda hızla yüzümü düşürüp ona baktım ben de. "ne istiyorsun?" dedi bu defa.

"sözde benimle ilgilenmek için buradasınız ama ikiniz de telefonunuzdan kopamıyorsunuz."

yalancı bir şikayetle ikisinin dikkatini de üstüne çektiğimde joshua telefonunu kapatarak yanına bıraktı ve tamamen bana dönerek ilgiyle baktı gözlerime.

"karnının doyuruyoruz, keyfini yerine getiriyoruz, uyumana yardımcı oluyoruz, aklını dağıtıyoruz, söylediğini ikiletmeden yerine getiriyoruz," diye sıraladı, "söyle bakalım, şimdi ne istiyorsun?"

dark paradise • csc & yjhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin