flying in a dream, stars by the pocketful❄️
son zamanlarda sıklıkça hayatımın bir masaldan ibaret olduğunu düşünüyordum, her şey yolunda ve güzel bir şekilde ilerliyordu.
içimde süregelen büyük bir -tarifi basitçe yapılamayacak- huzur duygusu ve tabii kalbimden taşan çok yoğun bir sevgi vardı.
yaşadıklarımızdan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına o kadar emindim ki durumun böylesine toparlanıp tam tersi bir şekilde çok daha güzelleşmesi, sevgilimin artık kendini bana tamamen açması, yanımda sınır tanımaz olması, bana anlayışla yaklaşması, laf arasında bahsettiğim bir şeyi beni şaşırtacak bir zamanda bana sunması, bulduğu her fırsatta beni öpmesi ve en önemlisi yüzünün her daim gülmesi beni hazırlıksız yakalamıştı.
bazen karşısında susakalıyor, kelimeleriyle ve yeri geldiğinde hareketleriyle beni alt etmesine inanamıyordum.
sevgilim birlikte olduğumuz süre boyunca büyümüş gibiydi, büyümüş ve daha da güzelleşmiş gibi.
ondaki bu değişikliği istemeden fark edip kendimi kaybettiğim zamanlarda durumu anlıyor, ağzımdan bütün kelimeleri hiç zorlanmadan alıyordu. ona günden güne güzelleştiğini söylediğimde ise bunu yapanın ben olduğumu çünkü kendisini deli gibi sevdiğimi ve sevgimin onu güzelleştirdiğini anlatarak onu öpmem için sevimli sevimli gülüyordu.
ve her şey böylesine güzel ilerlerken bir masalın içindeymiş gibi hissediyordum.
kanada'ya geleli iki gün oluyordu, jeonghan başta çok gergin ve çekingen olsa da alışması beklediğimden kısa sürmüştü. geldiğimiz günün akşamı çoktan herkesle samimileşmiş, iyi geçinmeye başlamıştı.
onun gibi birinin anlaşamayacağı kimse yoktu zaten ama tabii ailemin sevgilime olan yoğun ilgisi de işleri fazlasıyla kolaylaştırmıştı.
o gece yatağa girdiğimizde anlamadığım bir şekilde bana sokulup birkaç dakika sonra deli gibi ağlamaya başladığında ise onu avutmak beni fazlasıyla zorlamıştı. hıçkırıkları arasında defalarca iyi olduğunu sayıklıyordu, iyi olduğunu biliyordum.
çünkü ona çok çok önceden kaybettiği bu hisleri tekrar yaşattığım için fazlasıyla minnettardı, ağlamayı biraz olsun kesip hıçkırıkları iç çekişlerine döndüğünde söylemişti bunu.
onu öperek uyutmuştum, sabahında ise hiçbir şeyi yoktu ve herkesle daha da yakınlaşır olmuştu. öyle ki; ablamın iki hiperaktif çocuğunu dizginleyerek evin huzurunu sağlamıştı.
bu sabah ise kahvaltıda sevimli sevimli kıkırdayarak herkesle sohbet ederken ondan istediğim reçel tabağını bana uzattığında onu öpmek için uzandım. bu çok düşündüğüm bir şey değildi, sadece o an fazlasıyla güzeldi ve zaten onu sürekli öpmek istiyordum.
kendisini çabucak geri çekip birkaç saniye beni öylece bıraktığında masada bir sessizlik oluşmuştu ve sevgilim kıpkırmızı kesilerek kahvaltı bitene dek başını tabağından kaldırmamıştı. onu istemeden utandırdığımı fark etmiştim.
ve onunla uğraşıp, onu öpmem için mızmızlanana kadar öpmemeye karar verdim, gün boyu yalnız kaldığımız birçok fırsat oldu ve her defasında bana yaklaştı ancak onu öpmedim.
tanrı şahit, çocuklar binbir emekle yaptığı kardan adamı bozduğunda yüzünün hızla düşüp dudaklarının büzülmesi beni fazlasıyla zorlamıştı. bir an kendimi tutamayacağımı ve onu öpeceğimi sanmıştım ancak çabucak toparlandım. minicik sevgilim beş yaşındaki çocuklardan farksızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dark paradise • csc & yjh
Fanficbilinmeyen numaradan seungcheol'e konum gelir. texting + düzyazı