Giriş

36 12 14
                                    

Başlama tarihiniz?

Gece mavisi adlı hikayeyi nerde görüp okumaya karar verdiniz?

Vote ve yorumlarınızı bekliyorum.

~

Silahın namsulu ensemdeydi hissediyordum. Ölüme bu kadar yakınken yaşamak ne güzel ya da değil saniyeler sonra ne olacağını kimse bilemez. Fakat bazı şeyleri biz kendimiz değiştirebiliriz. Hayatta çoğu şeyi yaşadım, gördüm ve öğrendim. Ve o gece; gece masum yatmış, sabah dolandırıcı ve katil olarak uyanmıştım.

Ölümden ve ya başka bir şeyden korkmuyordum çünkü elbet her canlı bir gün ölümü tadacaktı.

Hava soğuktu yağmur sanki bu sefer gökyüzü benim dermişçesine şiddetli yağıyordu ve git gide şiddetini arttırmaya devam ediyordu. Yağmuru bir o kadar sevip bir o kadar da sevmiyordum. Bütün İstanbul çok soğuk. Kar yok ama kokusu havada. Camı aralayıp burnumu her uzatışımda nefesim beyaz buğu halkaları olarak yayılıyor. Soğuk parmaklarımın ucunu ısırıyor. Kısa aralıklarla pencereyi açıp havayı içime çekiyor sonra hemen kapatıyorum. Karlı bir İstanbul masalını yaşamayalı çok oldu. Şehri beyaza boyayan kar inatla gelmiyor. Bir yağsa hava ısınacak, bu şekilde kuru soğuk insanın içine daha bir işliyor. Soğuk içime işlese de içimdeki ateş beni ısıtmaya yetiyordu.

Sanki tüm dünya, kuşkusuz tanrının parmağıyla yazılmış bir kitap olan tüm dünya, öyle bir kitap ki orada her şey bize yaratıcısının uçsuz bucaksız iyiliğinden söz eder; orada her yaratık yaşam ve ölümün betimlemesi aynasıdır; sıradan bir gül bile yeryüzündeki yolumuzu aydınlatan bir parıltıya dönüşür.

İçimde yanan ateş her geçen gün daha da alev almaya devam ediyordu. Ya ölecektim ya da yaşayacaktım kimin umrunda ben yaşarken ölmüştüm zaten düştüğümde kaldıran olmadı ki gözyaşlarımı hep kendim sildim...

*********

Hava soğuktu. Dışarıda sert bir rüzgar esiyordu. Gök gürültüleri yakında yağacak yağmurun habercisiydi. Gözlerimi pencereden ayırıp mutfağa yürümeye başladım. Ev karanlıktı. Saat ise gece yarısını geçmişti. Ama bu benim umrumda değildi.

Mutfağa girdim. Kahve makinasının yanına gidip kendime kahve yapmaya başladım. Cama vuran yağmur damlaları şiddetini ve hızını iyice arttırmaya devam ediyordu. Kahvemi alıp odamdaki terasa çıkmıştım. Sert esen rüzgar uzun kızıl saçlarımı birbirine katmıştı.

Kapı çalmaya başlamıştı. Kapıyı açtığımda kimse yoktu fakat yerde bir mektup vardı. Alıp içeri girmiştim ve mektubu okumaya başlamıştım.

Kızım

Hani çok şey yazmak isteyip de kilitlenip kaldığın anlar olur ya, ya da söylemek istediklerin vardır ama ağzından tek kelime çıkamaz. Ben de bir süre öyle kaldım bu satırların başında. Sonra kendi kendime konuştuğumu fark ettim. Dedim ki, o zaman kendinle konuşmalarını yaz kızına.

Yarın senin doğum günün. Yarına bırakmak istemedim, bugünden sana içimdekileri dökmek istedim. İnsanın bazen içindekilerini o an dökesi geliyor ya, ben de öyleyim şimdi işte.

Senin doğduğu gün, kaderimin en güzel noktası ve hayatımın değerli günüdür. Zorlu bir süreçten geçtik seninle. Küvezde bensiz geçirdiğin bir ayın senin için de ne kadar zor olduğunu biliyorum. O süreçte kendi yaşadığım sıkıntıları hep anlatıp durdum ama sonra düşündüm ki, senin için de çok zor bir süreçti. Minicik bir cam kutunun içinde yaşam mücadelesi verdin. Beni sadece günde 15 dakika görebildin. Zaman zaman seni alıp götürdüler, MR çekimi ya da başka şeyler derken, biliyorum acı çektin. Belki de çok ağladın ama ben bunları o günlerde göremedim bile.

Gece Mavisi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin