Müge'yle anlaştığımız kafedeydim. Etrafı incelemekten sıkılmıştım. Bu kız niye hep geç kalıyordu ki?
Etrafı incelemeyi bırakıp telefonu elime aldım."Alo Müge nerdesin sen? Yarım saattir seni bekliyorum. Sipariş bile vermedim."
"Of tamam kızım ne sabırsızsın! Geliyorum işte. Saçımı yaptırıyordum. "
Telefonu yüzüne kapadım. Daha çok bekliyecektim anlaşılan.
Beklemenin tek iyi yanı, karşımda benim gibi arkadaşını bekleyen bir yakışıklı olmasıydı kesinlikle. Yakışıklının her hareketi sıkıldığını belli edercesine yavaştı. Her neyse artık dayanamayıp tekrar Müge'yi aradım."Müge bir saat oldu farkındasın değil mi? Hayır yani gelmiyeceğini söyleseydin bari! Ağaç oldum burda kök saldım."
"Tamam ya saçım bitti. Evin ihtiyaçlarını alıp geliyorum."
Yine yüzüne kapattım telefonu. Bu sırada konuşmalarımız yakışıklılının dikkatini çekmiş olmalı ki bu tarafa, tamda bana bakıp gülümsedi. Gamzeleri kendini gösterirken gözlerindeki mavilikler yumuşakça bana bakıyordu.
Ben aklımda yakışıklıyla hayaller kurarken oda birini aradı."Abi nerde kaldın ya? Iki saat oldu seni bekliyorum. Ne demek gelmek üzeresin? Karı gibi iki saattemi hazırlanıyosun Allah aşkına! "
Demek oda benim gibi arkadaş kurbanıydı. Canım ya.
Yarım saat daha bekledik. Evet bekledik. Çünkü hala ne Müge nede yakışıklının arkadaşı gelmişti.
Telefonu elime aldım."Müge."
"Sesin çok kızgın geliyor. Ne oldu?"
"Birde ne oldu diye soruyor musun?"
"Niye sor... oha! Ben seni unuttum. Yani tam unuttumda denemez. Çarşıda baya yorulmuşum anlaşılan. Kendimi uyurken buldum. Kızmadın değil mi?"
Yakışıklıyla göz göze geldim. Merakla ne tepki vereceğimi bekliyordu.
"Bak ne diyeceğim sorun değil."
"Cidden mi?"
"Evet ama keşke gelseydin. Çünkü Berkecan burada ve Tanrım galiba bana gülümsedi. "
Yakışıklı ne yapmaya çalıştığımı anlamış gibi kahkaha attı.
Telefonun diğer tarafından "Neeee!" Diye bir cırlama gelince haliyle bende kendimi tutamadım."Sen neye gülüyorsun?!"
"Şey Üzgünüm ama buraya geliyor. Berkecan burda Müge'cim kapatmam lazım. Aman Tanrım gülümsemesi harika."
Telefonu öylece yüzüne kapattım. Onu en çok sinir edecek, merakta bırakacak şey Berkecan'dı. Ve tekrar aramasından amacıma ulaştığımı anlamıştım. Ben keyifle sırıtırken bu seferde yakışıklının telefonu çaldı.
"Efendim Fatih? Evet hala bekliyorum. Ne demek Ali'ye geçtim sende gel?! Ben seni burada iki saattir boşu boşuna mı bekliyorum gerizekalı!"
Sinirden kasılan yüzü beni görünce gevşedi. Aklına bir fikir gelmişçesine keyifliydi.
"Aslında keşke gelseydin."
"Senin Selda burda. Hıhı. Aynen. Hatta buraya geliyor. Bakıyım evet oymuş."
Biraz bekleyip keyifle çatılan kaşları bu sefer sinirle gerildi.
"Ne demek inanmıyorsun?!"
Diğer tarafın "Sesini dinlet Teoman, o zaman inanayım." Dediğini duydum.
Aklıma gelen deli cesaretiyle masadan kalktım.
"Merhaba Teoman." Diye böğürdüm diğer tarafa duyulması için. Yakışıklı başta olayı kavrıyamasada çabuk anladı ve "Selda geldi Fatih kapatmalıyım." Dedi.
Telefonu kapatınca ikimizde en içten kahkahalarımızla katıla katıla güldük. Gamzeleri çok tatlıydı. Gülmeyi kesince düşündüm: Bunu yapacak cesareti nereden bulmuştum?
"Teşekkürler" dedi o güzel gülümsemesiyle.
"Ikimizde arkadaş kurbanıyız ha?"
"Hiç sorma." dedi gülerek. Sonrada "kahve içelim mi?" diye ekledi.
"Kahvenin kırk yıl hatrı vardır derler" dedim şirince.
"Ne güzel işte. Bir kırk yıl seninle olacağım." Dediğinde yanaklarım hafifçe kırmızılaştı.
Birlikte oturup kahve siparişi verdik.
"Pekala ımm adın ne?"
"Algın."
"Anlamı ne?"
"Gönül vermiş, sevmiş anlamında. Seninkide Teoman'dı değil mi?"
"Evet. Anlamı güzelmiş. Sen benim adımı nereden biliyorsun?"
"Karşı taraf konuşurken duydum." Dedim yanaklarım kızararak. Dinlemiş gibi algılanmasını istemiyordum. Neyseki bana o sıcak gülümsemesinden gönderdi.
***
Uzun bir sohbetin ardından Müge'ye gelmediği için içten içten teşekkür ediyordum. Hesabı ödeyip ayrıldık. Belkide birbirimizi bir daha hiç görmeyecektik yada görüp tanımayacaktık. Gerçi ben o mavi gözleri unutubileceğimden emin değildim.
Müge beni tam 37 kere aramış. Telefonu iyiki sessize almışım diye düşündüm. Yoksa rahat vermeyecekti. Tekrar Müge'yi arayıp tüm günü dürüstçe anlattım.
Multimedia Algın

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırk Yıl (Devamı Gelmeyecektir)
Fiksi Remaja"kahve içelim mi?" "kahvenin kırk yıl hatrı vardır derler" "ne güzel işte. bir kırk yıl seninle olacağım. " *** Kapıdaki çiçeğin üzerinde bir not vardı. Eğilip aldım: " Teşekkürler. Her şey için. Bu sana ilk çiçeğim, daha önümüzde kırk yıl var;)" ...