Bölüm 1- Andromeda'nın Kederi

218 33 6
                                    


Gece soğuk ve karanlıktı, pelerinli bir siluet Londra sokaklarında ilerlerken yıldızlar bile normalden daha sönük görünüyordu. Büyük bir paketi göğsüne sıkıca tutarken nefesi donmuş havanın düzensiz patlamalarıyla çıkıyordu. Kar yağmaya başlamıştı, havada yumuşak bir şekilde dönüyor ve olukların arasında kümeler halinde birikiyordu. Oldukça saygın bir mahalleydi ve sokaktan geçen kimse fark etmemiş olsa da, kişinin pelerininin yırtık pırtık kumaşı göze çarpıyordu.

Siluet aniden bir dizi konağın önünde durdu ve cebinden bir kâğıt çıkarıp birkaç kelime mırıldandı. Bir anda evlerin temeli yerinden oynadı ve duvarlarının arasından başka bir binayı ortaya çıkarmak üzere hareket etti. Koyu renk panjurlarıyla pek de hoş görünmeyen gizli evin kapısının yanından on iki rakamı parıldadı.

Pelerinli kişi, böylesine kasvetli bir yeri ortaya çıkarma kararını yeniden düşünüyormuş gibi donup kaldı, ancak birkaç dakika sonra ön basamakları tırmandı ve bir ejderha pençesi şeklindeki kapıyı kaldırarak demirin kapıya çarpmasına izin verdi.

Kapı hemen açıldı ve yüz hatları karanlık ve sert olan kurnaz bir kadın kapıda belirdiğinde şahıs kollarındaki paketi tutarak geri çekildi. Eski zenginliği ve yüzyılların savurganlığını yansıtan bir kadındı ve bir çift elmas küpe omuzlarına kadar parıldıyordu. Ancak, alnındaki kırışıklıklar gerçek yaşını ortaya koyuyor, kaşlarını çatarak karşısındaki şahısa bakıyordu.

"Ne istiyorsun?"

Pelerinli şahıs bir elini kaldırdı ve kapüşonunu indirerek kadınsı bir yüzü ortaya çıkardı. Esmer kadın evin sahibiyle benzer yüz hatlarına sahipti ancak ifadesi çok daha yumuşaktı ve bakışları gözyaşlarıyla parlıyordu.

"Andromeda," yaşlı kadın sert bir nefes çekti, boyalı dudakları tiksintiyle büzüldü. "Bu ne cüret-"

"Lütfen!" Andromeda, sanki takip ediliyormuş gibi endişeyle arkasına bakarak araya girdi. "Walburga, fazla zamanım yok."

Walburga çoktan ağır kapıyı kapatmaya başlamıştı, yüzü soğuktu. "Eğer bu benim hain oğlumla ilgiliyse-".

Andromeda uzanıp kolyesini çekti ve bir çocuğun küçük yüzünü ortaya çıkardı. Koyu kahverengi gözleriyle merakla kadınlara bakan küçük kızın yüzünü birkaç koyu bukle çerçeveliyordu.

"Bu onun küçük ucubesi mi-"

"Senin torunun," diye tersledi Andromeda, bir an için öfkesini kaybetmiş gibiydi. Gözlerini kapatan kadın burun deliklerinden derin bir nefes aldıktan sonra ses tonunu düzeltti. "Ona bakacak kimsesi kalmadı."

Walburga kara bir kaşını kaldırdı, bakışları ifadesizdi. "Ve sen bana mı geldin?" Burnunu çekti, dudakları tiksintiyle kıvrıldı. "Senin şu muggle-"

Andromeda kızı kollarının arasına alarak, "Ted," diye karşılık verdi. "Onu gözümü kırpmadan alırdım. Ama bildiğin gibi," sesi neredeyse suçlayıcı gibiydi. "Zaten sırtımızda çok fazla hedef var. O güvende olmayacak."

Walburga, yumruklarını havada sallayarak gökyüzüne doğru haykıran kızı büyük bir tiksintiyle izledi. "Onun piçine bakmak gibi bir niyetim yok."

Andromeda irkildi, kızı nazikçe yere bırakıp battaniyeyi daha sıkı sararken bakışlarında bir öfke alevi titreşiyordu. "Onu güvende tutacak imkanlara sahipsin." Kadın dudağını çiğnerken bir duraksama oldu, gözleri parlıyordu. "Regulus'u düşün-"

"ONUN ADINI SÖYLEME!" Walburga çığlık attı, elleri kapının çerçevesini kavradığı yerden titrerken ilk kez duygularını belli etti.

"Walburga Teyze, bu senin ikinci şansın." Andromeda sesini yükselterek devam etti. "Onu kurtarabilirsin."

Yaşlı kadının gözleri küçük kızın üzerinde gezinirken, yüzünü çerçeveleyen ve ona küçük oğlunu hatırlatan koyu renk buklelere dikkat ederken ağır bir duraklama oldu. Sonunda başıyla kısa bir selam verdi, kızı kollarının arasına aldı ve başka bir şey söylemeden kapıyı çarparak çıktı.

Andromeda yalnız kalmıştı, yanaklarından birkaç damla yaş süzülürken merdivenlerde hareketsizce duruyordu. "Affet beni, Sirius."


The Turns of Time- James PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin