"Francesca?"
Frannie omzunda bir el hissiyle uyandı ve hemen asasını kaptığı gibi dönüp telaş içindeki Lily'ye baktı. Nefes nefese kolunu indirdi, yanakları kızarırken bir utanç dalgası hissetti.
"Özür dilerim," diye mırıldanarak asasını cüppesinin cebine geri soktu. "Kötü bir rüya."
Lily kaşlarını çattı, alnı kırıştı ama rahat bir el salladı. "Önemli değil. Uyumana izin vermeye çalıştım ama dersler bir saat içinde başlıyor ve programına ve diğer şeyleri öğrenmek için zamana ihtiyacın olacağını düşündüm." Kızıl saçlı kızın bakışları Frannie'nin kırışık cüppesinde gezindi ve Frannie kollarını göğsünde kavuştururken vücudundan yükselen ekşi kokunun farkındaydı.
"Doğru, teşekkür ederim." Kızıl saçlıya küçük bir gülümseme göndermeyi başardı ve hazırlanacak hiçbir şeyi olmadığını fark etmeden önce yataktan kalktı. "Birkaç şey ödünç alabilir miyim?"
Lily hüzünle gülümsedi, yeşil bakışları sandığına doğru başını sallarken yumuşadı. "Ne istersen kullan," diyerek gözlerini devirdi ve kapıya yöneldi. "Sadece Marlene'in rujuna dokunma, oldukça korumacıdır."
Frannie battaniye yığınının altına gömülmüş olan ve horlamaya devam eden annesinin vücuduna baktı. Odanın arka tarafındaki duşa doğru ilerleyerek Lily'nin sandığından birkaç sabun ve yeni bir takım cüppe çıkardı ama kızıl saçlı oldukça kısa olduğu için onları epeyce uzatması gerekmişti. Draco'nın deyimiyle, " Frannie lanet olası bir devdi."
Ilık suyun vücudunda gezinmesine izin verirken usulca mırıldandı, yan tarafındaki yara acıyor ve zihnini solgun kuzeninin anılarından uzaklaştırıyordu. Kendi zamanına dönmesinin ne kadar süreceği hakkında hiçbir fikri yoktu, bu yüzden zamanla oyalanmanın bir anlamı yoktu. Yine de Frannie saçının ucunu kabartıp birkaç tılsımla çabucak kuruturken içini bir yalnızlık dalgasının kaplamasına engel olamıyordu. Elbette, kızlar iyi görünüyordu ve Hogwarts'taki insanlar tamamen yabancı değildi, ama yaklaşan geleceklerinin bilgisiyle kesinlikle yalnızdı. Bir şeyleri değiştirebilir miydi ki?
Frannie masanın kenarını kavradı, titrek nefesler alırken gözleri dalgalanıyordu. Doğru zaman geldiğinde ne yapacağını bileceğine olan inancıyla her seferinde bir gün yaşamak zorundaydı. Kirpiklerine birkaç Muggle maskarası sürdükten sonra Frannie yansımasına baktı. Hâlâ oldukça solgun ve bitkin görünüyordu ama geçen yılki durumuna göre büyük bir ilerleme kaydetmişti. Ölüm Yiyenlerle savaşmak ve kaçak yaşamak, saçını taramaya bile vakit bulabildiği için şanslı olduğu anlamına geliyordu.
Frannie annesini rahatsız etmemeye dikkat ederek kızların yatakhanesinden çıktı ve ortak salona geri döndü. Tüm öğrenciler çoktan kahvaltıya indiği için salon çoğunlukla boştu. Ancak Lily birkaç minderi düzeltmekte olduğu yerden başını kaldırdı, saçlarını Fransız örgüsü şeklinde geriye doğru toplamıştı.
"Mükemmel," diye gülümseyerek Frannie'ye portre deliğinden el salladı. "Ben de tam Büyük Salon'a gitmek üzereydim. Marlene henüz uyanmadıysa, asla uyanmayacak demektir."
Frannie homurdandı ve annesine karşı bir şefkat dalgası hissetti. Eğer savaşın içinde olmasaydı, o da asla sabah insanı olamazdı. Dokuzdan önceki her saat insanlık dışıydı.
Lily'yi koridorda takip eden Frannie, eski taş ve dumanın tanıdık kokusunu ve biraz da küf kokusunu içine çekti. Ona göre bundan daha güzel bir koku olamazdı. Büyük Salon'a adımını attığında, Frannie birdenbire kendini hazırlamak için zaman ayırmış olmayı diledi.
Bir yığın tanıdık yüz dostça sohbet edip yemek yiyordu ve Frannie onları ya kendi zamanından ya da gelecekteki öğrencilerden birinin akrabası olarak tanıyordu. Slytherin'ler bile hatırladığından daha mutlu görünüyorlardı ama çok daha durgundular. Bakışları, kendisininkine tıpatıp benzeyen koyu renk bukleleri olan oldukça somurtkan bir çocuğa takıldığında nefesi kesildi. Masa arkadaşlarından biriyle yüzleşmek için döndüğünde gümüş rengi bakışları cansızdı ve Frannie dudağını ısırdı. Regulus Black'in yüzü fazlasıyla tanıdıktı. Portresi Walburga'nın yatak odasının duvarında asılıydı ve Frannie portreye baktığında büyükannesinin gözlerinde bir damla yaş gördüğüne yemin edebilirdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Turns of Time- James Potter
FanfictionFrannie Black, iki yıl önce Esrar Dairesi'nde hayatını kaybeden kötü şöhretli Sirius Black'in kızıdır. Şimdi kaçmaktadır ve Hogwarts Savaşı'nda savaşırken garip bir dolaba girer ve kendini 1977'de bulur. Babasının mezun olduğu yıl. Geleceğinin anıla...