1. Bölüm - İstanbul'a Dönüş

21 2 8
                                    

Havalimanının dış hatlar çıkış kapısından kendimi dışarı attığımda yüzüme çarpan rüzgarla kendime geldim. Sadece yüzüme odaklanmış bir kamerayla bir çekim yapılıyor olsaydı harika görünüyor olurdum muhtemelen ama hayatın acı gerçekleri vardı. Mesela taşımam gereken iki devasa valiz ve aynı zamanda valizlerin üzerinde zor durmalarını sağladığım iki devasa el valizi gibi. Valizleri çekiştire çekiştire az ötedeki taksiye doğru ilerlerken neyseki insaflı taksici yanıma gelip valizlerimi taşımama yardım etti.

Kendimi yorgunlukla taksinin arka koltuğuna attığımda ilk iş telefonumun uçak modunu kapatmak olmuştu. Taksiciye İstanbul Emniyet Müdürlüğüne gitmek istediğimi söyleyip telefona gömüldüm. Bildirimlere bakmadan önce telefonumun ekranındaki tarihe takıldı gözüm. 25 Ekim Çarşamba'yı gösteriyordu takvimler. Bir tesadüf müydü yoksa önüne geçilemez kader miydi bilmem ama cumhuriyetimizin 100'üncü yılından önce vatana tekrar dönmüş olmak içimde tarif edilemeyecek kadar güzel duyguların oluşmasına sebep olmuştu.

Kendi kendime yaşadığım duygu yüklü anı telefonumun ekranının kapanması dağıtmıştı. Duygu yoğunluğundan ağlamamak için dikkatimi tekrar telefonuma vermek zorunda kaldım. Neyseki canım arkadaşlarım mesaj yazıp yorulmayayım diye mesaj atmamışlardı. Kovulmadan önce istifamı verip ayrıldığımdan dolayı herkes yönetim kuruluna şirin gözükmeye çalışıyor olmalıydı. Tek mesaj atan kişi uzmanlığımı yaparken oda arkadaşım olan daha sonra da beraber aynı eve çıktığımız Yeon Woo'ydu. Uçaktan inip inmediğimi sormuş, hasta olmamam için dinlenmemi söylemişti.

Cevap vermeden önce kafamı kaldırıp camdan dışarıya baktım. Yolun kenarındaki ağaçların yanından gözümü rahatsız edecek hızda geçerken içime dolan eve dönmüşüm hissiyle tekrar telefona döndüm.

Yeon Woo'nun mesajını cevaplayacakken çevrimiçi olduğunu gördüm. Türkiye'de saat öğleni geçmişti bile. Bizden iki saat geride olan Londra'da daha öğle molasına bile girmemiş olmalılardı. Mesaj yazdığını görünce cevap vermekten vazgeçip mesajını yazmasını bekledim.

Mesajımı görmüşsün
Demek ki indin
Hemen İstanbul'dan fotoğraf at

Yeon Woo'nun İstanbul'dan fotoğraf at demesini umursamayıp ön kamerayı açtım. Geçen hafta lilaya boyadığım saçlarımın uç kısımları göğe yükselircesine havalanmışlardı. Elimle düzeltmeye çalışıp en iyi açıyı yakaladığımda göz ucuyla taksiciye baktım. Neyseki beni umursamadan yola bakıyordu. Mükemmel ışığın ve açının beraberinde getirdiği mükemmel fotoğrafımın altına "Ben İstanbul'dan daha güzelim." notunu düşüp yolladım. Fakat Yeon Woo'nun işi çıkmış olacak ki çevrimdışı olmuştu. Kafamı telefondan kaldırıp yolu izledim sadece bir süre. Çok geçmeden tanıdık gelen sokaklar bana Emniyet Müdürlüğünün yakınlarına geldiğimizi anlatır gibiydi. Dakikalar sonra taksici emniyetin bahçe kapısının önünde durduğunda polisler bizi bahçe kapısından içeri almadılar. Nöbet kulübesinden iki polis memuru arabanın yanına geldi. Biri şoföre kimlik sorarken diğeri benim olduğum tarafa yöneldi. Neyseki memuru tanıyordum.

"Bir sorun mu var komiserim?"

Memur beni tanırmışçasına baktı. Birkaç saniyeden sonra tanımış olacak ki gülümsedi.

"Doktor Başak değil mi?" Onaylarcasına başımı salladım sorusuna.

"Bahçeye alamayız aracı. Aslına bakarsanız sizi de alamayız ama Aylin Müdürümün kızı olduğunuz için sorun olmaz bu seferlik. Taksinin bahçeye girdiğini görürse Aylin Müdür haşlar bizi. Son zamanlarda heyheyleri üzerinde."

"Aman canım o hep gergin." dedim gülerek. Gerçekten de öyleydi ama. Emniyetin havasından mı suyundandır mıdır bilinmez emniyete girince dışardakinden oldukça farklı ve gergin birine dönüşüyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 11, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kaçın KurasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin