5 Bölüm

7 1 0
                                    

Hızlı adımlarla masama geçtim. Bu telefon bugünde hiç susmadı. Son anda yetişip açmıştım. Yine bir randevu krizi. Bu adam üç gündür arayıp Kuzey ile görüşmek istiyordu. İzinli olduğunu söylememe rağmen yapıyor birde. Kuzey gitti diye rahat ederim diyordum ama onu yapayım çıksın aradan bunu da yapayım o da çıksın diye diye canım çıktı. Gerçi ben kafamı dağıtmak için sürekli kendime iş çıkardım. O tatildeyken ben burada çalışıyordum. Onu özlemiştim, yokluğu boşluk gibiydi. Ama bugün yarın gelir dokunamasam da gözümün önünde olur. İç çekip yemek yemek için dışarı çıktım. Çıkmadan da şirket telefonunu cep telefonuma yönlendirdim. Öğle baydosunu kaçırdığım için mesai saatleri içinde yemeğe gittiğim için hemen yiyip geri döndüm. Zaten orada da dinlenebilirdim. Çünkü bütün işlerimi bitirdim. Tek isim artık Kuzey'i özlemek ve hayalini kurmak. Asansörün kapıları tam kapanırken elimi araya sokup açılmasını sağladım. Ne zaman aşağı gelir Allah bilir şimdi onu bekleyemem. Kapı açılırken hem şaşırdım hemde mutluluktan gözlerim parladı. Neşemi bastırarak içeri girdim. Girerken de "hoş geldiniz Kuzey bey. Tatiliniz nasıl geçti?" Dedim. Umarım iyi geçmemiştir. Sonra bu düşünceden vaz geçtim. Zaten çok çalışıyor biraz tatil yapması hakkıydı. Asansörde en az altı kişiydik. "İyi geçti." Dedi düz bir ses tonuyla. Sanki sesi biraz soğuk çıkıyordu. Ne oldu ki tatilde acaba. Dördüncü katta üç kişi daha binince iyice bir birine yaklaştık. Kokusunu o kadar çok özlemişim ki. Derin bir nefes alıp gözlerimi kapadım. Asansör sallanınca gözlerimi açtım. Işıklar titredi ve ardından etraf karardı. Asansörde kulak tırmalayan bir sesle durdu. Panikle Kuzey'in koluna yapıştım. Kolumu tutup yavaşça sıktı "Tamam sakin ol" dedi. Elini çekip belime koydu "Yanımdan ayrılma" diye ekledi. "Biri yardım düğmesine basabilir mi?" Diye seslendim. Derin nefesler alıp vermeye başladım. Klostrofobim vardı. Bir yerde kalacağımı fark ettiğim anda panik atak geçiriyordum. Biri telefonunun fenerini açıp düğmeye bastı. Elini yüzüme koyup iyi olup olmadığımı sordu. Panik atak geçirmek üzere olduğumu söyledim. Kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum ama olmuyordu. Bir küfür savurup ellerini omzuma koydu ve yüzüne bakmamı söylediğinde sitresten küçük bir kahkaha attım. "Tamam. Bu biraz saçma oldu. Ama sakin ol. Birazdan düzelir. İyi bir şey düşün" dedi. Aklıma bir şey gelmeden ışıklar geldi ve hareket etmeye başladık. Ellerini üzerimden çekip aynı soğuk tavrına geri dönmüştü. "Ben sana söylemiştim" dedi. Benim ise hala elim ayağım titriyordu. En sonunda bizim kata geldiğimizde ayaklarım titreye titreye indim asansörden. Benim bu halimi fark edince beni kucaklayıp odasındaki koltuğa getirip bıraktı. Bunu yapınca kokusunu daha rahat aldım. Ardından benden uzaklaşıp şu getirdi. "Al iç. Sakinleş artık. Ne var bu kadar korkacak!" dedi.

"Siz hiç bir şeyden korkmuyor musunuz?" Diye sordum gözlerine bakarak.

"Korkuyorum ama korktuğunu diğer insanlara belli ettiğinde o ya da bu şekilde bunu sana karşı kullanırlar." Dedi. Baya ciddi duruyordu. Kaşlarımı çatıp "bunu bana karşı kullanmazsınız değil mi?" Diye sordum merakla. "Ne kadar çok sinirimi bozacağına bağlı" dediğinde gülümsedim. Şaka yapıyordu heralde. "Sakinleştiysen ben yokken neler oldu anlat bakalım. Umarım yokum diye işleri boşlamadın." Dedi. Başımı olumlu anlamda sallayıp kalkıp ajandamı aldım. Ellerimin ve ayaklarımın titremesi geçmemişti ama daha sakindim. Yanına geri döndüğümde masasının önünde ki koltuğa oturdum. Ajandamda olanları tek tek anlattığımda bir saat geçmişti bile. Bitirdiğimde arkasına yaslanıp "erkek arkadaşının olmamasının bir nedeni var mı?" Diye sordu. Dediği şeyle bir an duraksadım. Durduk yere nerden çıkmıştı şimdi bu. Acaba! Allahım inşallah. "Özel bir nedeni yok. Sadece yok işte" dedim. Bahane de üretemiyorum. "Hoşlandığın biri varmış öyle mi?" Dediğinde gözlerim kocaman oldu. "Ne" dedim hayretle. Bunu nereden öğrenmiş olabilir. "Bunu nereden öğrendiniz" dedim dalgaya vurarak. Gözlerime bakarak "öyle bir şey varsa üzülme seni kaybeden biri aptaldır. Geveze olmanın dışında gayet iyi birisin" dedi samimi bir şekilde. Gülümseyip dirseklerimi masaya koyup kafamıda ellerimin üstüne koydum. "Gerçekten öyle mi düşünüyorsunuz?" Diye sordum. "Evet. Genelde düşünmediğim şeyleri söylemediğimi az çok biliyorsundur." Dedi. Derin bir nefes alıp bütün cesaretimi topladım. "Peki benimle çıkar mısınız?" Diye sordum. Gözlerini kısıp "düşünmem gerek. Hayatım kararmadan uzatmaları oynayayım" dedi dalga geçer gibi. Benimde şaka yaptığımı düşündü heralde. Bende bozuntuya vermeden omuzlarımı silktim. Ayaklanırken "Siz kaybedersiniz. Başka bir şey istiyor musunuz?" Dedim. Kahve isteyince gidip hazırlayıp odasına döndüm. Odasında Selim bey ile bir bayan duruyordu. Kuzey'in kahvesini bırakıp Selim beye bir şey isteyip istemediğini sordum. İstemediğinde çıkıp masama oturdum. İçerdeki kız dışarı çıkıp masanın önüne oturdu. Asansörün sesi gelince ikimizde o yöne baktık. Nazlı asansörden inip neşeli bir şekilde bize doğru geldi. "Merhaba Eylül. Naber Eda. Nasılsın? Babam ağabeyim ile konuşmaya mi geldi?" Dedi. Eda "evet inşallah olur. Bir sorun olamaz değil mi?" Dediğinde ben bir Nazlı'ya bir Eda'ya bakıyordum.

Kalbimin Sahibi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin