2. Bölüm

45 5 0
                                    

İşe başlayalı iki hafta olmuştu. Oldukca yoğun bir iş programı vardı. İlk hafta zorlansam da yavaş yavaş alışıyor sayılırım. Holdinge yeni gelmiştim ve beş dakikaçık geç kalmıştım. İnşallah sevgili patronum geciktiğimi fark etmez. Bazan benden önce de geliyordu ve uyuyup uyumadığını merak ediyordum. Kapısını tıkladığım da gelmemiş olduğunu görünce şükretmiştim. Çeketimi ve çantamı asıp bilgisayarımı açtım. Sonra odasına girip onun bilgisayarını da açtım. Yerime geçtiğimde ajandamı açıp bugünün programına baktım, e mailleri kontrol edip bir kaç not aldım. Avukatların sekreteri Sakine hanım gelip bana bir kaç dosya uzattı.

"Bunların bugün imzalanması lazım acilmiş" dediğinde "tamam imzalatıp getiririm." Dedim gülümseyerek. Yüzünde sinsi bir sırıtışla "bugün ki yemeğe geleceksin değil mi?" Diye sordu. Kaşlarımı çatıp ne yemeğinden bahsettiğini sordum. "Şirket yemeği, her yıl yapılır." Dedi önemsiz bir şeyden bahseder gibi. Ardından şaşkınlıkla "Sana kimse haber vermedi mi?" Diye sordu. Sıkıntıyla soluk bırakıp hayır der gibi başımı salladım. Elini umursamazca sallayıp "bu akşam yedide otellerinin restoranında toplanılıyor. Heralde 'yine' asistan değişir diye söylemediler" deyip gitti. Yine kısmına vurgu yapsada böyle olmadığına emindim. İşten başımı kaldıramasamda arkamdan ne kadar dayanacağım konusunda iddiaya girdiklerini biliyordum. Ve akşam için ne giyeceğim konusunda en ufak bir fikrim yok. Kuzey bütün heybetiyle asansörden çıkınca gülümseyerek ayağa kalkıp yaklaşınca "günaydın efendim" dedim. Karşılık vermedi ben de beklemiyordum zaten, odasına girince ajandamı ve Sakine'nin getirdiği dosyaları alıp peşinden gittim. Bugün neler yapılacağıyla ilgili kısa bir özet geçtikten sonra dosyaları önüne bırakıp "Bunların acil imzalanmaları lazımmış" dedim "avukatınız gönderdi" diye de ekledim. Dosyayı açıp göz ucuyla inceledikten sonra sinirle "Sen benimle dalgamı geçiyorsun?" diye söylendi. Sinirli olunca gerçekten korkutucu oluyordu ama neden sinirlendiğini anlamamıştın. Doğru dosyayı getirdiğime de eminim. Terettütle "Hayır efendim" dedim.

"Haberim olmadan Dyatlov geçidin de ölen insanların anıtları dikmeyeceksek, otopsi raporlarını neden acilen imzalamam gerektiğini söyler misin?" Dedi öfkesi artarak. Şaşkınlıkla "Dyatlov geçidi mi?" Deyi verdim. Ardından dosyaya kendim bakmaya başladım. Sen öldün Sakine, demek bana o yüzden sinsi sinsi bakıyordu. Sinirden çenem kasıldı. Burnumdan soluyarak "afedersiniz dosyalar karışmış olmalı hemen değiştirip geliyorum" deyip arkamı dönüp yürümeye başladım. O gerizekalının kafasını kopartacağım. Adam beni heran kovabilir ve haklı da. O öyle bakınca bir terslik olduğunu anlamam gerekirdi. Kapıyı açar açmaz ayaklarımın dibine biri düştü o kadar öfkeliydim ki bunu biraz geç idrak edince ona takılıp dengemi kaybettim ve üzerine düştüm. Bu daha çok öfkelenmeme neden olmuştu. Hemen ayaklandım. Karşımda duran minyon bir kız korkuyla bana bakıyordu. Kafamı yere çevirdiğim de yerde olanın Sakine olduğunu fark ettim. Yerden kalktığında içeriye korkulu gözlerle bakıyordu.

"İkiniz de hemen içeri girin" diye bağırdı. Ona olan öfkemi bastırıp karşısına geçtik. Kesin kovulacaktım. Kaçarı yoktu. Aniden gelen ağlama isteğini bastırmaya çalıştım. Sakine'ye hitaben "hangi cüretle kapı dinlersin. Anlaşıldığı üzere de dosyayı Eylül'e sen verdin. Oyun parkı mı burası. Çocuk mu eğlendiriyoruz." Diye kükredi. Sakine korkudan titremeye başladı resmen, acıyormuydum kesinlikle hayır. Aptalca oyunundan dolayı kovalabilirim. Gerizekalı artık kendini, benden beter duruma soktu. Eee ayağına dolanır tabi. Özür diledi ama Kuzey affetmedi tabi. Ağlayarak dışarı çıkınca delici bakışlarını üzerimde hissedince kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Bu durumda benimde hatam vardı aptal gibi dosyayı kontrol etmemiştim kovsa da haklı. Bir süre bana dik dik baktıktan sonra "git bana kahve getir ve bir daha böyle rezalet istemiyorum ikinci bir şansın olmayacak" dediğinde mutluluğumu gizleyememiştim. Kafamı hevesle sallayıp kahvesini getirmek için hızla çıktım odadan. Geri döndüğümde Selim bey ve Kuzey masanın önünde karşılıklı oturuyorlardı. Kuzey'in kahvesini bırakıp "bir şey alır mısınız Selim bey?" Diye sordum. Beni süzüp "asistanının bu kadar hoş bir bayan olduğundan bahsetmedin Kuzey" dedi bana sempatik bir şekilde göz kırparak. Bende ona gülümseyerek teşekkür ettim. Kuzey aksi bir ses tonuyla "çay istiyor" dedi. Ben arkamı dönüp giderken "çalışanlarına arada bir iltifat edersen motivasyonlarını yükseltir. Ki güzel olduğuyla ilgili yalanda söylemiyorum" dedi azarlayarak. Gururum okşanmış bir şekilde çay almaya gittim geri döndüğümde konu Yeliz adında bir kızdı.

Kalbimin Sahibi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin