1. Bölüm

348 85 425
                                    

Bunu okuduğunuz tarihten yüzlerce yıl sonra neler mi oldu? Hayalinizde uçan arabalar, ileri teknolojiler, uzay çağı gelebilir. Onlar da var diyebiliriz ama pek hayal ettiğiniz gibi değil. Şu an yaşadığınız dünya öldü. Kısmen tabii ki. Gelişmiş teknoloji bazı insanları kurtardı.

Neyden kurtardığını merak ediyorsunuz değil mi? Bu dünyaya en çok zarar veren şeyden. Sizden ve bizden yani insanoğlundan. Biz dünyayı öldürdük. Hepimiz, bütün insanlar. Tükettik, tükettik, tükettik. Attık, patlattık. Sonu hiç gelmeyecek zannettik. Denizleri petrolle, çöplerle ve plastiklerle doldurduk. Sınırsızca avlandık. Sera gazlarıyla atmosferi doldurduk. Kutuplardaki buzulları erittik.

Yavaş, yavaş veya hızlı, hızlı dünyayı öldürdük. Bitti mi? Tabii ki hayır. İnsanlar sınırları zorladı. Savaşalar çıktı. Anlaşmalar bozuldu. Nükleer silahlar suları, toprakları, hayvanları, havayı, insanları zehirledi. Gökyüzü kaybolmayan kara bulutlar ile kaplandı. Biz dünyaya acımadığımız gibi doğaya, hayvanlara ve hatta kendimize bile acımadık. İnsanlığa acımadık. Bu büyük savaş sonunda ne oldu dersiniz? Öldükçe öldük. Ölüm her zamankinden daha da yakın oldu.

Sonra 'keşke ölmekle bitseydi' diyeceğimiz şeyler oldu. DNA'mız bozuldu radyoaktif dalgalar dünya ekosisteminin varlığını özünü bozdu. Yavaşça çürüyen dünya da insanlar artık savaşmayı bıraktı çünkü ne savaşacak insan kaldı ne de toprak ne de başka bir şey. Bütün insanlık, bir çare aramaya başladı. 

Tartışmalar her yeri sardı. Uzaya kaçalım. Yerin altına gidelim. Suyun derinliklerine kaçalım dediler. Tartışmaların sonu gelmiyordu ki insanlığın kurtarıcısı olarak anılan bir bilim insanı radyoaktif dalgaları kendisinden uzaklaştıran ve temizleyen Gladyum isimli bir element keşfetti. Bu elementi Dünya'ya çarpan bir gök taşından elde ettiler. Ne yazık ki bütün dünyayı koruyabilecek veya iyileştirecek kadar fazla olmayan bu element sadece Dünya'nın bir kısmı kurtarabildi.

Ne trajedi ama değil mi? Demem o ki dünyanın o kurtulan harika kısmına 'Vaha' deniliyor. Teknoloji, bilim, sanat, olarak fazlaca geliştiler ve kendilerini dünyanın geri kalan kısmından tamamen ayırdılar. Topraklarını arındırdılar, hayvanlardan sağlıklı kalanları oraya topladılar ve tarım yaptılar.

İnsanlar akın, akın oraya gitmeye başladı. Maalesef oraya elini kolunu sallayarak girmek mümkün değildi. Okuduğuma göre tepesi görülmeyen devasa duvarlar ile korunan Vaha'ya sadece belirli insanlar seçildi. Geriye kalan insanlar ise bu çürümüş dünyada ölüme terk edildi.

 Aramızdan bazı insanlar yer altına kaçabildi. Kendilerini bir miktar dışarıdaki ölümden koruyabilmek için. Ufak bir miktar çünkü yemek için dışarı çıkmak zorundaydılar. Yer altının da kendince bir hiyerarşi vardı. Krallar ve köleler. Hala akıllanmadı insanoğlu. Bu zaman da bile birbirlerini öldürmeye ve çoğu kez bunu yapmaya devam ediyorlardı.

Aslında birlik olsak her şey daha güzel olabilirdi fakat akıllanmıyorduk. El ele verseydik güneşi görebilirdik. Dalgalanan denizde yüzebilirdik ve hatta belki bulutların arasında süzülebilirdik. Bunun yerine savaşmayı seçtik. O yüzden öldük ve ölmeye devam ediyoruz. 

Yer altına kaçanlar gibi suyun derinliklerine gidenler de oldu bunun üzerine insanlar 4 de ayrıldılar. Yer altı insanları, Su altı insanları, Vaha insanları ve Yer yüzü insanları. 

Vaha da ki insanlarla görüşmek neredeyse imkansız ve oraya ulaşmak çok zor olsa da onların varlığını kimse yok sayamazdı. Herkes onlardan biri olmak isterdi. 

Benim hikayemde burada başlıyor. Ben uzun süre yeryüzün de yaşayan hayatı korkunç küçük bir evden ibaret olan biriydim ama benim için sıradan bir gün birden ilginçleşti.

🌙YARIM DÜNYA 🌏Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin