6.Bölüm
Yatağımdan sıçrayarak uyandım. Nefes nefese kalmıştım. Boncuk boncuk terler yüzümü ıslatmış, saçlarımı yüzüme yapıştırmıştı. Birden yatağa oturdum. Elimi göğüs kafesimin üzerine koydum. Hızlı hızlı inip kalkıyor, kalbim deli gibi çarpıyordu. Asul bu kadar sese rağmen uyanmamıştı.
Odanın Işıkları hala kısıktı. Saate doğru baktığım da 04:12'yi gösteriyordu. Çenemi sıktığım için dişlerimdeki ve çenemdeki ağırı başıma vuruyordu. Nefesim zar zor yavaşlattım. Başımı geriye doğru attım. Ne rüya gördüğümü hatırlamıyordum. Hatırladığım tek şey acıydı. Boynumdan yayılan bir acı bir de kimin olduğunu bilmediğim ağlama sesi.
Dizlerimi kendime doğru çekip sarıldım. Nedenini bilmediğim halde ağlamak istiyordum. Kafamı dizlerime yatırıp biraz göz yaşlarımın akmasına izin verdim. Daha önce Hala'nın evindeyken hiç rüya gördüğümü hatırlamıyorum. O evden çıktığımdan beri kendimde çok fazla değişiklik gözlemliyorum. Daha fazla uyuyor, hızlı acıkıyor, çabuk yoruluyordum. Daha ilginci ise ne olduğunu hatırlamasam da rüya görüyordum.
Asul uykusunda homurtular çıkararak sağa sola dönmeye başlamıştı. Rahatsız olmasın diye daha sessiz olmaya çalıştım. Bu kendimi daha acınası hissetmeme sebep olmuştu. Saçma düşünce yüzünden kafamı sağa sola salladım.
Göz yaşlarımı ellerimle yüzümden temizleyip burnumu çektim. Ağır hareketler ile yataktan kalkıp banyoya doğru yürüdüm. Sessiz olmaya çalıştıkça daha da çok ses oluyordu sanki. Otomatik kapı açıldı. Asul bu sefer ufak bir mırıldanışla uykusunda bir şeyler söylemişti. Uyanmadığından emin olduktan sonra elimi yüzümü yıkayıp üzerimi değiştirdim.
Dersler geçen hafta başlamıştı ama Acar ve ben henüz tam kayıt yaptıramadığımız için programa dahil olamamıştık. Bu sırada temel şeyleri öğrenmek için boş zamanlarında profesörler bazen de kıdemli öğrenciler bizimle ilgileniyorlardı. Tam kayıt yaptırabilmemiz için müdire benim ile özel bir görüşme yapması gerektiğini birisi ile iletmişti. Bunun için boş vakti yoktu. O yüzden bekliyorduk.
Odadan çıkıp kütüphaneye doğru yol aldım. Okuldaki çoğu kişi fiziksel yetilerde uzmanlaşmak istediği için kütüphane genelde sessizdi. Geçen sefer gittiğim Kütüphane ise mucizevi bir şekilde kaybolmuştu. Eğer elimde oradan aldığım kitap olmasaydı hayal gördüğümü düşünecektim.
Gecenin bu saatinde etrafta haliyle kimseler yoktu. Devasa koridoru ayak seslerim dolduruyordu. Hafif aydınlatma eşliğinde duvarlardaki kabartma tabloları daha da eşsiz gözüküyordu. Yavaş yavaş yürüyerek kütüphaneye ulaştım. Kimse yoktu. Geldiğimden beri bütün kitapları okumaya yemin etmiş gibi sağ baştan okumaya başlamıştım. Yeni bir kitap için raflara yöneldiğimde aralarından bir tanesi dikkatimi celp etti. Heyecanla kitaba uzandım. Yıpranmış eski kitap, kaybolan gizemli kütüphanede daha önce gördüğüm kitaptı.
Hızla sararmış sayfalar arasında gezindim. Bu beni biraz şaşırtmıştı. Tuhaf olaylara tam alıştım derken bir başkası ile karşılaşıyordum. Kitabı alıp masaya geçtim. Dış kapağı tamamen yıpranmış kitabın yazarı veya ismi anlaşılmıyordu. İçindeki sayfalardan bazılarının yarısına kadar yırtıklar ve yanıklar vardı. Kitabın alt kısımları ise önceden ıslandığı için şişmiş gözüküyordu. Anlaşılan bu kitabın başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiş.
Yazıların ise bazıları yabancı bir dilde yazılmıştı. Çoklu basım bir kitaptan ziyade tekli basılmış bir kitaba benziyordu. Geçen sefer gizemli adamın bana söylediği şeylerin yazılı olduğu sayfayı açtım. Sayfanın başından benim baktığım yere kadar olan kısımda yazılan yazılar silik görüntüsü nedeniyle okunmuyordu. Benim baktığım yerdeki kısmın ise altı çizilmişti. Mürekkep canlı gözüküyordu. Çok eski olmadığını anlamıştım. Demek ki bu sözleri bana söyleyen kişi bu kitaptan okuyup söylemişti. Peki neden gizlendi? Neden yüzünü göstermedi? Eğer sadece beni cesaretlendirmek gibi bir amacı olsaydı direk yanıma gelip söyleyebilirdi. Kendi sözleri yerine neden bu yırtık eski kitaptaki sözleri bana söyledi? Hala çözmem gereken çok fazla şey var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🌙YARIM DÜNYA 🌏
Science-FictionDünyanın gelecekteki karanlık, kirli ve ölümcül haline hoş geldiniz. Bu dünya, bildiğimizin çok ötesinde, yok olmanın eşiğinde bir gezegen. Ancak tüm bu kaosun ortasında bir umut ışığı var: Vaha. Bu kurtarılmış ve gelişmiş bölge, dünyanın geri kalan...