4. Bölüm

2 0 0
                                    

Mutfağa gelen Esin, buzdolabını açar ve 1 litrelik su şişesini alır. Buzdolabını kapatır, suyu, bardağa doldurur ve bardakla birlikte sandalyeye oturur. Telefonundan haber okumaya başlar. Oldukça keyifsiz görünmektedir. Suyun yarısını içer ve haber okumaya devam eder. Tam da suyun geri kalanını içeceği sırada soğuk su içmenin sağlığa zararlı olduğuyla ilgili bir haberi okumaya başlar.

Bardağı masaya koyar. Yerinden kalkar ve kettle'da su ısıtmaya başlar. Kaynayan suyu bardağına boşaltır. Daha sonra ise buzluktan çıkardığı iki küp buzu, bardağın içine atar. Bardağı bir süre karıştırdıktan sonra bardağıyla birlikte tekrar masasına geçer. Türkiye'nin sığınmacı, güvenlik, enflasyon ve toplumsal sorunlarla ilgili haberleri okumaya başlar. Bir taciz haberiyle onun altındaki yorumlara göz gezdirir. Kalp atış hızının yavaşladığını hisseden Esin'in başı dönmeye başlar. Daha sonra da hızlıca telefonunu köşeye fırlatır. Telefonu paramparça olur. Dona kalır bir süre. Kapı çalınır. Kalbi hızlı bir şekilde atmaya başlar. Sağa sola bakınır bir süre. Yavaşça kapıya gelir. Delikten bakar ve daha sonra da kapıyı açar.

OLCAY: Esin deminden beri seni arıyorum niye cevap vermiyorsun telefonuma?

Esin, Olcay'ın elindeki telefona bakar bir süre.

ESİN: Be... Beni mi arıyordun?

Olcay, hafifçe kafasını sallar. Esin, hızlıca kafasını yana çevirir ve daha sonra da tekrar Olcay'a bakmaya başlar. Esin'in sesi titremeye başlar.

ESİN: Ama... Niye arıyorsun ki beni? Ne var ki aranacak? Bişey yok ki burada?

OLCAY: Esin?

Olcay, Esin'e yaklaşır.

OLCAY: Sen iyi misin?

ESİN: Hıhı çok iyiyim. Nooldu, bişey mi oldu yoksa?

OLCAY: Eee... Bizim yazlığı sel basmış da o yüzden gidemedim. Hani bir ihtiyacın falan olursa burdayım diyecektim.

Esin yavaşça salona gider ve kanepelerden birine oturur. Eğilir ve elleriyle yüzünü kapatmaya başlar. Olcay yavaşça içeri girer ve Esin'e doğru bakar bir süre. Yerdeki kırılan telefonu fark eder. Kapıyı kapatır onun karşısında oturmaya başlar.

OLCAY: Nooldu, anlatmak ister misin?

Esin, Olcay'a döner.

ESİN: Boğuluyorum artık burada Olcay. Nefes bile alamıyorum sanki. Bitmeyen bir ızdırap gibi adeta.

OLCAY: Hey, hey sakin ol. Endişelenme. Eninde sonunda çıkacaksın buradan ama değil mi? Hem sayılı gün çabuk geçer.

ESİN: Öyle değil işte. Geçmiyor çünkü bir türlü. Hem çıksam bile ne olacak ki sanki?

OLCAY: E hayatına devam edersin. Daha çok gençsin sen Esin, önünde uzun bir yol var. Sıkma bence bu kadar canını.

ESİN: Senin için demesi kolay tabi. Burada her şey çok kötüye gidiyor. Keşke ben de gidebilseydim senin gibi Avustralya'ya.

OLCAY: Bak 3 ay sonra çıkacaksın zaten, bu kadar karamsar olma bence. Zamanla düzelir her şey.

Esin, ayağa kalkar.

ESİN: Benim durumum ayrı, biliyorsun.

Esin, mutfağa gider ve geri gelir.

ESİN: Senin sevgilin falan vardı değil mi orada.

OLCAY: Eee... Evet, öyle bir şey işte.

ESİN: Göstersene bana bi resmini?

OLCAY: Neyin resmini?

Bugün De EvdeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin