𝑾𝒆𝒍𝒄𝒐𝒎𝒆 𝒕𝒐 𝑺𝒐𝒍𝒂𝒏𝒊𝒂 : 𝐿𝑜𝑠𝑡 𝐿𝑒𝑔𝑒𝑛𝑑

26 8 6
                                    

Güneş ufuktan beliriyordu uzun bir gecenin ardından. Deniz, sabah esintileri eşliğinde çalkalanıyor, gemi Spark su yüzeyinde huzur verici bir şekilde sallanıyordu. Bu ana karşılık havadaki tuzlu deniz kokusunu ciğerlerine çekti genç denizci. Spark'ın gıcırdayan ahşap güvertesinden kaptan köşküne kadar emin adımlar attı. Ardından da kapattı kapıyı.

Yorgun gözlerini avuç içleriyle ovalarken sallantı yüzünden yere düşen sandalyenin önüne gitti ve kaldırdı. Masanın üzerinde dünden kalan sönmüş bir mum ve hemen yanında mürekkep şişesiyle gezi günlüğü vardı. Sabahın soğuğunu ciğerlerine çekerken oturdu gıcırdayan eski sandalyeye. Günlüğün yıpranan deri kapağını parmakları ile yokladıktan sonra gülümsedi. Bu günlük...

Yavaşça açtı kapağını. Saman kağıtlarının üzerindeki mürekkep çizimlerinin her biri, başka bir yolculuğa aitti. Topladığı yapraklar, anı tutan yosunlar, tüyler ve daha nicesi...

Renkli balık kuyrukları, bu denizdeki avcılar arasında dolaşan bir söylentiydi. Luana açıklarında gördüğü ve denizkızına ait olduğuna inandığı kuyruğu hızlıca çizmişti.

Dev balık, ne olduğundan emin olmasa da, avlandıkları günün sabahında, suyun derinliklerinde karartısını görmüştü.

Ve bunca zaman Luana'da gördüğü melez yerliler...

Her biri yıllar boyunca yaptığı yolculuğun bir parçasıydı. Sayfaların arasına iliştirdiği haritalar, mürekkep ve hatta kan lekeleri kendisinin bir parçasıydı. Ve şimdi yolculuk devam ediyordu. İlk defa bu günlüğe, Solania'ya ait bir şeyler koyacaktı.

Kapıya yaklaşan adım sesleri eşliğinde günlüğünü kapattı.

"Daniel, müsait misin evlat?"

"İçeri gelin kaptan."

Yaşlı adam güler yüzü ile içeri girerken, oturduğu sandalyeden doğruldu Daniel. İlk dikkatini çeken, avuçları içindeki küçük sandıktı.

"Ah Daniel, kaptan demekte ne kadar da ısrarcısın evlat. Büyükbaba diyebilirsin."

"Mürettebatınızdan biri olarak size kaptan demem gerekiyor, Kaptan Gray."

Gülerek ciddiyetini bozduktan sonra yatağa oturan yaşlı adamın yanına yerleşti. Büyükbabası gençlik yıllarından beridir Spark'ın kaptanıydı. Her türlü tehlike ile karşılaşmış, Beş Büyük Ada'nın her bir köşesinden dost edinmişti. Avlanmak, gemi bakımı ve liderliğe dair her şeye sahipti. Damarlarında dolaşan kanın değerini biliyordu genç denizci. Bir gün tıpkı büyükbabası gibi güçlü bir kaptan olacaktı.

"Gün batımından sonra Solania'ya varmış olacağız.." dedi ve hüzünlü bir ifade takındı yaşlı kaptan. Bunun üzerine yorgun gözlerini vicdan azabıyla duvarda asılı olan ve eski bir bezle sarılan kılıca yöneltti. "Bu senin kararın, ancak sormam gerekiyor Daniel."

"..."

"Kılıcı satmak istediğine emin misin?"

Yetimlere ev sahipliği yapıyordu bu adalar, bu sular ve bu gökyüzü. Tıpkı birçok çocuk gibi, yirmi yıl önceki savaşta yetim kalmıştı. Büyükbabasının adını bile anmak istemediği savaşçı, bizzat babasıydı. Diktatör Ateş Kralı'nı tahttan indiren isyanın başındaki adam, hiç görmediği babası... Gözleri dünyanın görebileceği en güçlü ve en değerli kılıcı saran eski bez parçasının üzerinde gezerken derin bir nefes aldı konuşmadan hemen önce, ardından da hafifçe gülümsedi.

"Avladığımız balıklarla karnımızı zor doyuruyoruz büyükbaba. Kaldı ki satacak balık kalmıyor. Mürettebatın ailelerine gönderecek altınları kalmadı. Spark'ın bakımını yapamıyoruz. Bu kılıcı satmak onu bir duvarda saklamaktan çok daha iyi bir fikir."

╚═☀︎︎ 𝑮𝑶𝑳𝑫𝑬𝑵 𝑮𝑼𝑨𝑹𝑫𝑰𝑨𝑵 ☀︎︎═╝ 𝐺𝑟𝑎𝑦'𝑠 𝑆𝑜𝑛Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin