╚═☀︎︎ 𝑮𝑶𝑳𝑫𝑬𝑵 𝑮𝑼𝑨𝑹𝑫𝑰𝑨𝑵 ☀︎︎═╝ 𝐺𝑟𝑎𝑦'𝑠 𝑆𝑜𝑛

𝐷𝑒𝑎𝑡ℎ'𝑠 𝑆𝑜𝑛𝑔

"Ya bakın, Solania'da hanlar bile pahalı. En ucuzuna bile paramız yetmez. Burası Luana değil."

"Ee Dave? Handa kalmamak için dal mı kemireceğiz?"

"Dostum beni suya atsan bile Dave'in yemeklerini yemem ben-"

"Yahu bir kere deneyin-"

"Evet, evet. Deneyip zehirlenelim mi istiyorsun? Bizim zavallı velet seni üzmemek için yaptığın güveçten bir tabak yedi ama sabaha kadar kusup zehri anca attı. Ah," diyerek başını iki yana salladı denizci adam. "Daniel o günden sonra bir daha senin yemeklerini yemeyeceğine dair yeminler etmişti."

"Abartma be! Deniz yüzünden midesinin bulandığını söyledi."

"Çocuk denizde büyüdü be salak-"

Kaptan Gray uyarı amaçlı boğazını temizleyerek denizcilerin sesini bıçak gibi kestiğinde Vihaan rahat bir nefes verdi. Saatlerdir gülüşen adamlar gece vakti ormanda olmaktan endişe duymuyor gibiydiler.

"Testeremiz olsaydı iyi olurdu kaptan. Kılıçlarımız körelmiş."

Kaptan olan soğukkanlılıkla yanıtladı. "Daniel kılıcı satıp sikkelerin bir kısmını yeni silahlara ayırmaktan söz ediyordu. Eminim ki sizin kılıçlar içinde bir şeyler yapar."

"Evet, iyi olur." Kenarları çatlayan kılıcına son defa baktıktan sonra kemerindeki tokasına taktı Vihaan. Diğer denizciler birkaç adım öteden giderek yakmaya değer dallar toplarken kaptan etrafı süzüyordu gözleri ile. "Kaptan, merak ettiğim bir şey var."

"Nedir o?"

"Bunu sana sormanın doğru bir zamanı yok, bu yüzden beklemek aptalcaydı. İlk başta umursamadım ama-"

"Geveleme de konuş Vihaan."

".. Solania'ya gelmememizin özel bir sebebi var mıydı?"

Duraksadı kaptan olan. Yüzündeki şaşkınlık ifadesini profesyonelce saniyeler içinde silinirken, kaşlarını çattı yanındaki denizciye bakarak.

"Neyden bahsediyorsun?"

"Diyorum ki... Daniel'ı bu topraklardan uzak tutmaya çalışıyor olabilir misi-"

"Saçmalıyorsun Vihaan. Sen iyi bir denizcisin, ama fikir yürütmek sana göre değil."

"... Saygısızlık ettiğim için özür dilerim kaptan. Ancak düşüncelerimin arkasındayım. En az sizin kadar bende Spark'ın eski bir mürettebatıyım. Grayler'i yakından tanıyorum. Takdir edersiniz ki," Göz ucuyla baktı önüne bakan yaşlı adama. "sizi de iyi tanıyorum."

"O halde söyle, beni bu kadar iyi tanıyorsan neden soru soruyorsun?"

"Konuşmanızı sağlamak için. Bu konunun sizi içten içe yiyip bitirmesine izin veremem. Tıpkı babası gibi Daniel'ı da bu topraklara vermekten korkuyorsunuz ama onu bu şekilde koruyamazsınız."

"..."

"Biraz rahat olun, bizim velet sudan çıkmamaya yemin etmiş gibi zaten."

Derin bir nefes verdi yaşlı adam. Yavaşça başını kaldırdıktan sonra göğe dokunan ağaçlara baktı. Ardından da hızla değiştirdi konuyu. "Acele edin," dedi diğer denizcilerinde duyabileceği bir tonda. "fazla uzaklaşmadan geri dönmeliyiz. Yıldızlar görünmediğinden yön bulmak zor olacaktır."

"Emredersiniz kaptan!"

(...)

"Bu ne be?"

Haydutların liderinin baktığı yöne, gözcü kulesine çevirdi bakışlarını. Karanlık bir silüet, elinde kırmızı ışıklar saçan kılıcıyla birlikte dikiliyordu. Sessizliğini duyabiliyordu. Dağılan sisin belirsizliği arasında şaşkınca ona baktı Daniel. Hiçbir ışığın olmadığı yerde, kılıcı bir güneş gibi yansıyordu siyah pelerinine.