Selam, Ben Zewa. 11. sınıfa geçmemle beraber yeni sınıf arkadaşları ve yeni bölüm beni karşıladı. Aslında bu değişiklikler çok fazla umurumda değil. Sabah kalktığımda, öyle çok hazırlık yapmadan giyinip gözlüğümü takarak okula doğru yola çıktım. Saçlarımda pek taranmış sayılmazdı. Minibüsle okula vardığımda, okul kapısından içeri adımımı attım. Sınıfıma baktım ve yerimi bulmak için sınıfa girdim. Arka köşedeki cam kenarına yönelip en sonda oturdum. Başımı sıraya koyup, kulaklıklarımdan çalan şarkı eşliğinde yaklaşık bir saat kadar uyudum. Bu, okula biraz daha erken gitmiş olmanın avantajlarından biriydi. Uyandığımda yanımda oturan kız, adı Lylia, beni "Kalk, hoca geldi." diye uyandırdı. Sınıf öğretmenimiz, Sylas adını taşıyan 35 yaşlarındaki kır saçlı bir beydi. İlk iş olarak kendini tanıttı, ardından sırayla her öğrencinin kendisini tanıtmasını istedi. Sıra bana geldiğinde ayağa kalkıp, "Ben Zewa, Ellams'tan geliyorum. İlerlemek istediğim meslek Tercümanlık veya İngilizce bilgilerimle Photoshop, yazılım gibi alanlarda çalışmak. Üniversite için sertifika programlarına da ilgi duyuyorum," dedim. Memnun olduğumu belirtip konuşmamı bitirdim. Sylas, bana dönüp "Oğlum, neden bu kadar bitkin görünüyorsun? Uykunu alamadın mı? Sesin pek düzgün gelmiyor," dedi. Ben de "Evet hocam, sadece biraz uykulu hissediyorum, teşekkür ederim," diye yanıtladım. Sylas gülümsedi ve ardından sohbet etmeye başladık.
Sylas, konuyu depresyondan açtı ve uzunca bana bakarak sınıfı gözlemlemeye başladı. Konuşmasını sürdürürken, gözlerimi aradı ve derin bir nefes aldı. Ben de ona dikkatlice baktım. Birdenbire, Sylas gözlerime yoğun bir bakışla odaklandı, ve sonra hafifçe gülümseyerek ayağa kalktı.Bana yaklaştı ve sessizce şunları söyledi: "Oğlum, çok uykulu görünüyorsun, bir mola verip tuvalete gidip elini yüzünü yıkaman iyi olur." Ben sadece ona teşekkür ederek ayağa kalktım ve sınıftan çıktım.
Derste Sylas, "Depresyon kötü bir şeydir," dedi. "Bazen siz hissetmeseniz bile içten içe kendinizi yiyip bitiriyor olabilirsiniz. Başkalarına anlam vermek ve onlara yardımcı olmak çok önemlidir. Bu sınıfta hep birbirinize destek olmalı ve bir arkadaşınıza yardım eli uzatmalısınız." . Şimdilik sizi serbest bırakıyorum, istediğinizi yapabilirsiniz dedi. Herkes sohbet etmeye başladı, oyunlar oynadılar. Fakat ben uyumayı tercih ettim. Yanımdaki kız beni dürterek uyandırdı ve şöyle dedi: "Her zaman uyur musun ya? Kalk biraz konuşalım." Kalktım ve efendim? Dedim. Hocanın dediği gibi gerçekten depresif bakıyorsun, gerçekten bir sıkıntın yok değil mi? dedi. Beni düşündüğün için teşekkür ederim, bir şeyim yok diyerek geçiştirdim. Ee, nelerle ilgilenirsin? Diye konu açtı.
Özel bir ilgi alanım yok dedim. Üstünde çok düşünmedim, dümdüz yaşıyorum ya dedim. Hmm, anladım. Peki bir şey soracağım, hiç sevgilin oldu mu? Hayır diye cevap verdim. Kız şöyle söyledi: "Demek ki o işlere daha bulaşmamışsın." ve gülümsedi. Ben ise hiç mizacımı bozmadan, evet çok güzel dedim.
Yağmur yağmaya başladı, kafamı hırkama koydum ve uyumaya çalıştım. Kendi kendime şöyle mırıldandım. "Neden yaşıyorum, neden buradayım? Neden böyle bir hayatı sürdürmek zorundayım, neden? neden..." Sessiz söylediğimi düşünüyordum fakat Lylia bunlaru duymuştu. Bana şunları söyledi: Böyle şeyleri saklamak ile bir yere varamazsın, yanlış yapıyorsun." Ben de daha anlatmak için çok erken diye cevap verdim ve tekrar yattım.