Media:Ayşin. . Ilk aşka düşüş hikayem Aykut ile başladı. Aynı mahallenin farklı insanıydık. Küçücük bir yerde farklı Kanunları olan, kocaman dünyalarımız vardı ikimizin de. Ne birbirimizin dünyalarının olduğunu kabullenebildik , ne de o Dünyalar içine girip nefes alabildik. Imkansızdık işte. Hayallerimiz gerçeklikle kavgalıydı. Olamazdık , olamadık da. Ikimiz de keçi gibi inatçıydık. Ben sevmekten , o ise ceketini sırtına vurup gitmekten vazgeçemedi. Ben kalbimin zarını yırtıp onu içeriye almaya çalıştıkça o sıkıca sarıldı bensiz mavi hayallerine. Benim ülkemin Kralı oydu, ben ise onun sınırından içeriye girmeye çalışan , aşk dilenen bir dilenci. Çok şey istememiştim ondan halbuki. Az biraz sevgi fidanları ekseydi yeterdi kalbime. Ne su isterdim ne de gübre. Gönlümün yağmurları yeterdi o fidanları büyütmeye. Aslında çok ortak noktamız vardı. Ikimiz de ölürcesine sevdiğimiz insanların , Başkalarını ölürcesine sevenleri , ölürcesine sevişlerini , içimizde sesi soluğu kesilmiş yarım çığlıklarla izliyorduk. Gönlümüz pek meraklıydı gönlümüzü beğenmeyenlere sevgi gösterileri yapmaya. Ben onun Leyla'sı. O başkasının mecnunu. Farklı masalların , aynı kaderdaşıydık. Bir ara ben benlikten , o onluktan çıktı. BIZ olur gibi olduk. Sonradan çok sonradan anladım. Olmaması , olur gibi olmasından çok daha iyiymiş. En azından insan kendi yağmurun da başkasıyla ıslanmayı hayal etmiyormuş. Hayallerine bir Başkasını katmıyormuş yok yere. Kalbini yok yere "can" kırıklarıyla doldurmuyormuş. Keşke Aykut tek "can" kırığım olsaydı. Ama öyle olmadı ne yazıkki. Kalbim yine kapıldı onu sevmeyenlerin Peşine. Ona da kızamadım ki bir türlü. Biliyordum çünkü. Sevmek kalbin işiydi ve kalbin aklı yoktu...
...
Sabaha büyük bir keyifle uyandım. O gün ilk kez Aykut la sevgili olarak buluşacaktık. Nerden bilebilirdim ki sadece ellerimizin buluşacağını, kalplerimizin boynunun bükük kalacağını. Yataktan her zaman ağır aksak kalkan ben o sabah hoplayarak , dilime en güzel Şarkıları dolayarak kalktım. Saat daha sabahın 7 siydi. Onunla 12 de buluşacaktık. Ama uyuyamadım bir türlü. Deli miyim neyim ?! Yooo düpedüz aşığım! Koşar adımlarlarla alt kata indim. Her zaman annemin "Ayşin hadi uyan artık uykucu ! Kahvaltı için davetiye mi bekliyorsun!" Sesiyle uyanan ben , bugün annemi beni uyandırdığı şekilde uyandırdım. Uykulu gözlerle , dağınık sarı saçlarıyla dikildi mutfak kapısında ;
-Kız noldu sana böyle , bu saatte kalkmazdın sen , üstüne üstlük bir de kahvaltıyı hazırlamışsın! Doğruyu söyle gece hangi çiçeğimin saksısı düştü başına? , dedi Şaşkın aynı zamanda mutlu bir tebessümle. Babam öldüğünden beri , kendi içinde kendini bulamadı bir türlü annem. Bir yarısını babamla beraber gönderdi sanki. Gülümsediğini çok nadir görmeye başladım o kara günden beri. Ne zaman gülümsese aklına bi şey gelmiş gibi düşüverdi dudaklarının kıyısı. Gülümsemeyi , eğlenmeyi haram kılmıştı kendine. Tüm renklerini salıvermişti babamla gökyüzüne bir tek siyahı bırakarak kendine. Babam öleli 3 yıl olmuştu , ama ikimizin de yüreğinde tazeydi hala ölüm Yarası...
Koşarak sarıldım annemin şefkat kokan boynuna. Ciğerime çektim bilmediğim cenneti bana hatırlatan kokusunu. Sözlerimin içine sevgi , ihtiyaç , hüzün , mutluluk parfümünü sıkarak ;
-Seni çok seviyorum boncuk gözlüm , gözlere bak yaaaa ! Kim bilir ne canlar yakmıştır bunlar zamanında." Annemin deniz Gözlerinden bir kara dalga geçer gibi oldu. O an nasıl bir pot kırdığının farkına vardım. Hiç aklından çıkarmadığı babamı hatırlatmıştım. Neyse ki çok sürmedi denizindeki dalga , hemen duruluverdi denizi.
-bak bak laflara baaaak ! Kız zilli ne Biçim konusuyosun sen annenle! Ayıp ayıp aaaa Üstüme iyilik sağlık kesin bir şeyler oldu bu kıza" diyerek kahvaltı masasına oturdu. Ben de çayları koydum. Aklımda Aykut vardı. Onun şiir saydığım gözleri... Bu düşüncelerimden annemin "deli kııız aşık mısın Nesin çayı taşırdııın!!" Cümlesiyle sıyrıldım . Ufak bir tebessümle içimden "evet anne aşığım , aşk nehrine bıraktım kendimi , üstüm başım aşk koktu. Aşktan sırılsıklam oldu." Dedim..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
renksizliğin rengi
Teen Fictionher insanın bir rengi vardır mühim olan hangi renk olduğunu bulabilmekte...