"DİANA EIBOB ILI ŞFDFOFL YEP VZ OK VZ KZSZ " bu kelime Diana nın kafasında yankılanmaya devam etti yankı gittikçe daha da yükseliyor bu kelime artık bir çığlığa bürünüyordu karşısına çok güzel bir kadın belirdi koyu tenli bu kadın Diana ya döndü ve bu sözü tekrarlayıp çığlık atmaya başladı Diana korkudan bağlıdı....
Uyandığımda nefessiz kalmıştım bağırışım o kadar fazla duyulmuştu ki koridordan geçen bir hizmetçi içeri daldı " prenses ! İyimisiniz ? " kadına baktım oldukça tatlı birine benziyordu sarışın binyon tipli bir hizmetçiydi " iyiyim iyiyim bana biraz su koy " kız lafını ikiletmeden hemen suyu bardağa döktü ve bana uzattı teşekkür edercesine tebessüm ettim ki oda bana kocaman gülümsedi yanıma çöktü. " bir sorun mu var ? " kafasını iki yana hayır anlamında salladı " hayır yani sadece sana bakmak istedim prenses yani nasıl desem buraya gelişinizi duyduğum an çok heyecanlandım sizi görmek için geldim aslına bu kata normalde mutfakta çalışıyorum" kızı süzdüm " adın ne ve kaç yaşındasın ? " hemen söze girdi " ben irithel 15 yaşındayım " gülümsedim "tamam hadi git ve görev yerini yani mutfağı terk etme ve biraz yemek istiyorum bu ayak ile biryere gidemem " irithel hemen ayağa kalktı ve koşa koşa mutfağın yolunu tuttuYatakta geçirdiğim zamanı yemek yiyip dinlenmek ayrıca kitaplar okuyup önemli olan şeyleri not almak ile geçirdim Kapı çaldı Faldo gelmişti" Diana müsait misin ? " hemen kapıya doğru seslendim " içeri girin prensim " prens içeriye girdi fakat biraz pişman ve azcık da sinirli bir tavır ile " Diana sele ben baş başa olduk mu bana adımla seslen lütfen lafım tekrarlanmasını sevmem " prense baktım" tamam özür dilerim Faldo hoşgeldin " Faldo selam verdi ve sandalyeye oturdu " geçmiş olsun dileklerimi iletmek için geldim kardeşim William seni baya kötü yaralamış gördüğüm kadarıyla " " olur öyle şeyler sonuçta bu bir savaş provası " kafasını olumlu şekilde salladı
Kitaplara göz gezdirdi " Diana bu gün beraber at ile gezmek ister misin ? " hafiten kıkırdadım " bil bakalım kimin ayağı sargıda ? " " evet ama seni taşıyamayacağım anlamına gelmez " dediği gibi beni kucağına aldı ve odadan çıkarttı utançtan yüzüm domates gibi kıpkırmızı oldu ve ellerim ile yüzümü kapadım " seni aptal prens naapıyorsun ? " bana bakarak güldü " hadi ama prenses alttarafı sizi ata binene kadar kucağımda taşıyacam " " evet ama ya sarayda dedikodular yayılırsa ? " düşünür gibi bir taklit yaptı " o zaman onları yakarım bunu onlar da iyi biliyor burdan çırılçıplak çıksam dahi hiçkimse birşey diyemez " öğürdüm " iğrençsin " prens bunun üzerine bana bakarak kahkaha attı
Tanrılara şükürler olsun ki artık atların olduğu bölüme gelmiştik kraliyet atları kocaman ve asil duruyordu " herkesin atı özeldir benim atım da bu " gösterdiği at bembeyazdı ve çok güzeldi önce o bindikten sonra bende ondan destek alarak ata bindim " tamam istikamet sahil " at ile gezmeye başladık geçtiğimiz her yer beni büyülüyordu ormanın güzelliği büyüleyici manzarası çok güzeldi sincaplar kelebekler etrafta geziniyordu ve çok hoş gözüküyordu " güzel değil mi burası benim olmasına rağmen ben bile hala inanamıyorum bu güzelliğe" en sonunda dahile vardık hafiften akşam oluyordu sahilden gün batımı çok güzel görünüyordu hava buz gibiydi ama buna değerdi gökyüzü sanki bir sanatçının ellerinden çıkmış bir tablo kadar güzel renklere Bürünmüştü güneşin batışı o kadar net ve güzeldi ki nefes kesiciydi
Prens Faldo derin bir nefes aldı ve aldığı nefesi yavaş yavaş bıraktı bana döndü " manzara her zamanki gibi güzel " beni attan indirdi ve yerde yatan bir kütüğe oturttu ormanda topladığı birkaç odun ve dalı tutuşturup ateş yaktı " sakinleşmek için düşünmek için ve yalnız kalmak için burası vazgeçilmez bir yer çok iyi geliyor bana hele bide yanımda çay veyatta tatlı varsa hatta bana ait olan özel bir karışımdan oluşan bir içecek " ona doğru baktım üstüme kendi pelerinini attı " affet Diana giyinmene zaman ayırmadım gecelik ile burda üşürsün burası sizin krallığa nazaran buz gibi " ona doğru kafamı çevirdim " sen üşüyeceksin ama " bana bakıp gülümsedi " ben alışığım korkma fırtınalı bir havada bile ince gömlek ile çıkabilirim " getirdiği çantadan iki karton kutudan iki küçük limon pastası çıkarttı ve içinde kahverengi bir toz olan aşırı güç kokan bir kap çıkarttı " bu da ne ? " küçük bakırdan bir kap çıkarttı ve önce içinde biraz su koydu sonra aldığı kahverengi tozdan iki çay kaşığı doldurdu en sonunda karıştırarak ateşe bıraktı " inanamıyorum çok güzel kokuyor " kıkırdadı " evet bu karışım çok lezzetli hele yanında tatlı olunca " " bu bir iksir mi ? " " yoyo bu iksir değil çay gibi düşün ama tadı daha farklı çarpıcı ve uykunu alıyor" somurttum " eeeee iksir işte uyku gideren bir iksir " gözlerini devirdi " içince ne demek istediğimi anlarsın prenses " göz kırptı l sırada çıkarttığı tatlılara baktım " ne ? Bu.... limonlu pasta bizim krallıkta hiç limon yok yani hiç yemedim çok güzel diyorlar sizin krallık ile bizim krallık arasında olan çatışmalar yüzünden bize limon ticaretini kesmişsiniz annem öyle anlattı yani " kafasını olumlu şekilde salladı " kelimesi kelimesine doğru biliyor musun diana ben bu ülkenin başına geçtim mi sizinle olan kötü hatıraları bir yana bırakıp güzel bir hayat kurmak için elimden geleni yapacam " bunu anlatırken gözleri parlıyordu. " ve bende bu teklifini seve seve kabul edecem " ikimizde güldük ve gün batımına karşı yaptığı karışım ile pastalarımızı yedik " aman tanrım bu çok lezzetli " prens bana gülümsedi " hangisi prenses ? " azım dolu şekilde konuştum. " ikiside tabiki mükemmeller " prens kahkaha attı. " presesim sakin olun yoksa boğulacaksınız yavaş yiyin bu kadar güzel olduğunu bilsem daha fazla getirirdim ". " ahhh Faldo bunlar yediğim ve içtiğim en lezzetli şeyler " yüzüme krema bulaşmıştı ki Faldo hemen parmağı ile azımın kenarlarını sildi yüzüm hafiten kızardı ama pek de takmadım günü birlikte pasta yiyip Faldo nun yaptığı lezzetli karışımı içerek geçirdik
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gece ile gündüz bir olamaz
Fantasía" benim peşimi ne zaman bırakıcaksın ha ? " " nefessiz kalınca bırakırım bu güzel bedeni ve ruhu sevmeyi " " sen delisin " " evet hemde hiç olmadığım kadar "