•forty nine [final]

387 33 23
                                    

Jay

"Tuzu verir misin?"

Uzattığında aldım ve çorbaya yeteri kadar attıktan sonra tezgaha bıraktım. Heeseung'a dönüp baktığımda hiçbir şey yapmayıp öylece durduğunu fark ettim.

"Sadece malzemeleri verdiğinin farkında mısın? Hani yardım edecektin Ethan?"

"Sadece bir şey demeni bekliyordum pardon."

Ona gülüp çorbayı karıştırmaya başladım. O da bu sırada dolaptan bir kaç malzeme çıkardı ve geri kalan yemeği tamamladı. Yemek yapma işlemimiz bittiğinde sofrayı hazırlayıp beraber yemek yemeğe başladık.

"Bizimkileri ne zaman çağıracaksın? Evi sadece Kai ve ben gördüm, Sunoo'nun mızmızlanacağına kesinlikle eminim."

"Haftsonu çağırırım. Ya da onlar bir anda gelebilir hiç belli olmaz. Özellikle de Sunghoon her an kapımı çalıp baskın yapacakmış gibi hissettiriyor."

İkimiz de güldüğümüzde ona baktım ve onun yemeğini yemeyip beni izlediğini görünce utanıp daha hızlı yemeğe başladım.

"Çok tatlısın."

"Ben mi?"

"Evet?"

"Çenemi görüyorsun değil mi?"

"Bu seni seksi yapan birçok özelliğinden bir tanesini sadece ve evet görmemek mümkün mü sence?"

"O zaman nasıl tatlı oluyorum?"

"Bu nasıl bir soru?"

Kahkaha attığında bende gülerek konuştum.

"Gayet normal bir soru. Hem daha çok hangisiysem bana onu söylemelisin. Daha çok seksi miyim tatlı mı?"

"Tatlısın Jongseong."

"Yah hadi ama bu imkansız."

"Fazla tatlısın hatta."

"Bunu kabul etmiyorum."

"Etmesen de öylesin ama."

"Değilim."

"Hayır öylesin ve hep öyle olacaksın."

"Ama beni seksi yapan birçok özelliğim olduğunu da söyledin. Tatlı yapan ne kadar özelliğim olabilir ki, anlamıyorum."

"Davranışların ve karakterin tatlı Jongseong. Tamam seksi tarafin da çok farkındayım ama bana göre sen tamamen tatlısın."

"Kendimi tamamen tatlı hissediyorum şu an, evet, teşekkürler."

"Ne demek."

Bir anda durduk ve birbirimize bakıp kahkaha attık.

"Az önce yaptığımız konuşmanın farkında mısın?"

"Hayır ama çok fazla seksi kelimesi içerdiğinin farkındayım ve şu an bundan utanıyorum."

"Az önce gayet rahattın."

"Sus lütfen."

Ve yemek boyunca benimle uğraşmaya devam etti. Yemek bittikten sonra ise yine beraber toplayıp mutfağı temizledik.

Salona geçtiğimizde yanıma oturup kolunu omuzuma attı. Şimdi ise onun omuzuna yaslanmış bir şekilde televizyon izliyordum.

Aslında sadece bedenim burdaymış gibiydi, zihnim tamamen başka şeylerle meşgüldü. Onun kokusunun ne kadar muhteşem olduğu gibi şeylerle mesela.

Çocukluktan beri o kadar hayrandım ki buna, daha bir çok şeyine de tabii. Her şeyiyle muhteşemdi. Onun tek kusuru ise bendim.

Şimdilerde bu düşünce bana yabancı geliyor aslında. Benimle mutlu oluyor, benimle ağlıyordu. Geçmişe baktığımda bütün bunların koca bir saçmalık olduğunu düşünsem de bunları gerçekten yaşıyordum.

Heeseung beni artık tam anlamıyla gerçekten seviyordu. Bende onu seviyorum. Zaten hep seviyordum.

Bizi ayıran düşüncelerimiz ve davranışlarımız olmasaydı belki de daha önce böyle olabilirdik diye çok düşünüyorum. Sonrasında ise bu düşünceden hemen vazgeçiyorum. Çünkü yaşanan şeyler gerekliydi. Yaşadığımız her şey gerekli sonuçta. Bir bakımdan da gerekli ya da gereksiz her şey bizim elimizde olmadan gelişiyor ve kafamız sürekli karışıyor. Ama ben bunlarla başa çıkabilmeyi gerçekten öğrendiğimi hissediyorum. Özellikle de Heeseung yanımdayken.

"Jay?"

"Ha, ne?"

Kafamı kaldırıp ona baktığımda burun buruna geldik. Gülümsedi ve bir parmağıyla saçımı gözümün önünden itip konuştu.

"Tam 4 kere sana seslendim ama duymadın."

"Farkında değildim üzgünüm."

Elini yanağıma çıkartıp parmağını biraz da yanağımda gezdirdi. Gözleri dudaklarıma kaydığında ilk ve son defa öpüştüğümüz zaman aklıma geldi. Gözleri dudaklarımı her bulduğunda da aklıma gelmeye devam ediyordu.

"Öpebilir miyim?"

"Neden soruyorsun ki?"

Bunun bir evet olduğunu bilse de hiçbir şey yapmadı ve gözlerini gözlerime çıkardı.

"Kalbin artık tamamen benim mi Jongseong?"

"O ne demek?"

"Demek istedim ki, kalbin beni tamamen kabul ediyor mu? Beni cidden affetti mi? Cidden kabulleniyor mu?"

"Evet."

Hiç düşünmeden hemen cevap verdiğimde o da aynı hızla dudaklarımı dudaklarıyla kapatmıştı. Az önceki hızımıza rağmen dudaklarımız tam tersi bir şekilde çokça yavaş hareket ediyordu. Sanki hiç bitmesini istemiyormuş gibi yavaşça ve özenle öpüyorduk birbirimizi. Saniyeler geçtikçe ise bu değişti ve bu sefer de hızımızı geçmişin acısını çıkartırcasına arttırmıştık. Kucağına çıktığımda ise dudaklarımızı ayıran kişi o olmuştu.

"Son bir şey."

Gözlerine baktığımda kollarını çoktan belime dolamıştı.

"Sana artık sevgilim diyebilir miyim?"

Gülümseyip tekrar dudaklarına kapandığımda onun da gülümsediğini hissettim.

Bu kadardı, aylar sürse de bu kadardı. Mutluluk bizim için bu kadar kolaymış dedirten şeyler işe bu kadardı. Acılarımızın bitişini ve gerçek mutluluğun geldiğini hissettiğimiz an bu kadardı ve bunların hepsi bir başlangıçtı.







~

bu fic de bu kadardi 🥺🥺🥺

umarim begenmissinizdir ve umarim buraya kadar gelebilmissinizdir cunku 49 bolum ve belki sizi sıkmısımdır.

neyse ben burada kisa keseyimm

hepini askla yasayin cok guzel olsun hayatiniz

yazar yine kaciyor

BAİİİİİ

slave | heejayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin