Beni kendinden kurtar

1 0 0
                                    


Vücudumdaki tüm oksijenin çekildiğini hissettim. Hiç değişmemişti. Aksine daha iyi görünüyordu. Oysa benim kaz ayaklarım oluşmaya başlamıştı bile. Beş yıldır onu görmemiştim. Gecelerce aklımdan çıkmasa bile, ona yazmamak için resmen fiziksel acı çekmiş olsam bile ulaşmak istememiştim içten içe. Aynı şehirde iki kırık kalp için yeterli oksijen yoktu. Bu yüzden gitmeyi tercih etmiştim. Ali zamanında bana çok şey katmıştı. Mesela evliliğin ve çocuk yapmanın aslında düşündüğüm kadar korkunç bişey olmadığını, bi gün bebeğimiz olursa her zaman yanımda olacağını söylerdi. Oysa ki ne yanımdaydı ne de bebeğim onun bebeğiydi. O, her aklıma geldiğinde boşa gitmiş en az bir hayat görüyordum. Atilla doğduğundan beri insanlarla vakit geçirme lüksünü de kendimde görmüyordum. Ayrıca belli bi yaştan sonra insanların duygularıyla oynamak artık zalimce geliyordu. Siz sevmeseniz bile karşınızdaki sizi sevebiliyordu ve bu da size hayatınızda uğraşmanız gereken ekstra bir iş olarak görünüyordu. Özellikle kalbiniz bomboş ama kokuşmuş bi çöp tenekesinden farksızsa.

"Alya."

Düşüncelere daldığımda yanıma kadar geldiğini fark etmemiştim. Boğazımı temizledim ve kendime geldim. Sonuçta artık onun dahil olamayacağı bambaşka bir hayatım var değil mi? Unutmayın felsefeme göre her insan bir kere aşık olur. Benim ise dolu kontenjanım karşımda duruyordum.

"Merhaba Ali." Gülümsediğimde dışarıdan çok yorgun göründüğümü biliyordum. Karşımdaki sandalyeyi işaret ettim.

"Otursana." Sessizce sandalyeyi çekip oturdu. Bana baktığında gözleri hala favori rengimdi ancak artık ikinci sıradaydı. Birinci sırada tabi ki oğlum vardı.

"Nasılsın, neler yapıyorsun? Uzun zaman oldu." Biraz heyecanlı gibi görünüyordu. Onun aksine ben tepkisizdim. Bu halim beni bile şaşırtmıştı.

"İyiyim, sen nasılsın? İş, güç işte." Gülümsedim elimdeki bardakla oynarken gözlerine bakarak. Eskiden olsa insanların gözlerinin içine bakarak selam bile veremezdim. Bu yetiyi de yine bana o alıştırmıştı.

"Beş yılda ne değişti desen... hiç bir şey. Sadece intörn olarak başladığım hastanede uzmanlığa başladım."

Başımı salladım. "Harika."

"Sen? Çalışıyor musun?" Başımı salladım. "Karahan holding."

"Mühendislik fakültesini bitirdin mi?" Heyecanla sordu ama aniden yüz ifadesi değişti. Kafası karışmıştı.

"Aile şirketi mi?"

"Hayır, ben kurdum. İki sene oldu henüz ama her şey oldukça iyi ilerliyor."

Şirketin bir inşaat şirketi olduğunu biliyordu. Ya akrabalarımın sanmıştı yada isim benzerliği olarak düşünmüştü. Diplomamı Amerika'da almıştım.

"Harika. Gurur duydum seninle."

"Teşekkür ederim."

"Hangi üniversite?"

"Seattle Üniversitesi." Gözleri bir an o kadar büyüdü ki masaya düşecekler sandım.

"Ciddi misin?" Omuz silktim.

"Amerikada diploma almak biraz daha kolay. Muaf derslerim vardı ve üstten fazla fazla ders alıp pinekledim. Üç yılda da bitirmiş oldum."

Başını salladı. "Müthiş."

"Bana gideceğinden hiç bahsetmemiştin."

"Böyle bir planım yoktu zaten." Boğazımı temizledim. "Ayrılınca gittim." Yüzünde anlam veremediğim garip bir ifade oluştu ama anlamak için zorlamadım kendimi. Bunca yıldan sonra karşımda normal bir şekilde oturması garip gelse de bunu kendime dert edecek yaşı geçmiştim.

UnforgetableHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin