Üzerime çarpan rüzgarın etkisiyle gözlerimi açtığımda arabanın durduğunu, rüzgarın geldiği tarafa doğru kafamı çevirdiğimde ise benim tarafımdaki kapıyı açmış bir şekilde Emir'i gördüm. Arabadan inmek için yeltendikten sonra bir grup hapşurukla daha tanıştım. Sersemlemiş yüz ifademle çantamdaki mendili almak için arkamı döndüm ama çantama dair hiçbir şey göremiyordum.
Çantamı depoda unuttuğumun farkına varırken Emir bıkkın bir ifadeyle beni kucağına aldı. Ona, beni sürekli kucağına almaması gerektiğini söylemeliydim fakat son derece yorgun hissetmem buna engel oluyordu.
Düşmemek için kollarımı boynuna sardığımda çok güzel koktuğunu farkettim. Ve bu koku bana tanıdık geliyordu. Nereden tanıdığımı çözmeye çalışırken karışan aklımın etkisiyle alnımı kırıştırdım. Nereden tanıdığımın belki de çok fazla önemi yoktu ama kokusu son derece huzur vericiydi.
Ben kafamdaki birbirine düğümlenmiş ipleri çözmeye çalışırken kendimi yere düşmüş bir vaziyette buldum. Kafamı sinirli bir şekilde kaldırdığımda Emir'in pis pis sırıtan yüzüyle karşılaştım. Ah, kokusunun yanına 'huzur verici' sıfatı eklemem yanlıştı belki de. Kaba birisinin huzur vermesi çok ta mümkün gözükmüyordu.
- Cebimde ki anahtarı almam gerekliydi.
Ayağa kalkmaya çalışırken kulaklarımı dolduran cümle Emir'e aitti. Cebinde ki anahtarı alması gerekliymiş. Bunu bana söylememiş olmasına şaşırmadım doğrusu.
- Cebinde ki anahtarı alırken biraz daha kibar olmayı denemelisin. diyerek gözlerimi devirdim.
- Sen de eteğini düzeltmeyi denemelisin. diyip yüzüne pis bir sırıtış yerleştiren Emir'e baktıktan sonra gözlerimi hemen eteğime çevirdim. Ayağa kalkmaya çalışırken iki karış katlanmayı nasıl başardığını eteğime sorarken yanaklarımın kızardığını hissediyordum.
Tanımadığım birisinin evine gitmek ne kadar güvenliydi ki? Üstelik bu kişi beni tehtid etmiş ve kaçırmışsa?
- Belki de senin evine gelmemeliyim. diyip evin ters istikametinde yürümeye başladım. Adımlarımın arasından "Sen bilirsin." cümlesini ardından da kapanan kapının sesini duyabilmiştim. Arkamı dönüp baktığımda Emir'i görememiştim. Emir kapının önünde dururken evine girmemeye emindim ama başka gidecek hiçbir yer bilmiyordum.
Gözlerimi kapıdan ayırıp evi inceledim. Evin önünde duran paspasın bile servet değeri taşıyabileceği fikrine kapıldıktan sonra bahçe kapısına doğru ilerlemeye devam ettim. Bahçe kapısına vardığımda aralıktan kafamı uzattım. Sessizliğe bürünmüş sokak ve üzerine karanlığını çeken gökyüzü bu saatte güvenliğe dair hiçbir şey çağrıştırmıyordu. Belki de 'Emir'in evi' seçeneği benim için daha güvenli sayılırdı.
Ayaklarım bahçe kapısını arkada bırakacak şekilde hareket etmeye başladı. Kendimi yorgun hissetmem ve ağrıyan başım yollarından yola çıkarak şifayı kapmış olabileceğimi düşündüm. Yavaş adımlarla yürürken kafamı yerden kaldırdığımda eve yaklaştığımı gördüm. İçim evin arka kısmına bakma düşüncesiyle doldu. Kısa ve hızlı sayılabilecek adımlarla arka bahçeye doğru ilerledim. Evin giriş katında ki bir odadan yere yansıyan ışığa doğru sessizce ilerleyip kafamı ışık gelen odanın penceresine doğru uzattım. Perde daha kapatılmadığı için odanın her bir köşesi gözüküyordu. Tabii üzerindeki tişörtü çıkarmak üzere olan Emir'de.
Emir, üzerindeki tişörtü çıkarıp kaslarını ön plana çıkarırken hemen gözlerimi kapattım. Birisinin Emir'e giyinirken perdeyi kapatması gerektiğini söylemesi gerekirdi.
- Cazibemin dayanılmaz olduğunun farkındaydım ama insanlara odamı gözetletecek kadar ileri gidebileceğimi bilmiyordum.
Duyduğum sesle gözlerimi yavaşça açtım ve pencereye yaslanmış halde bana bakan Emir'i gördüm.
-Odanı gözetlemiyorum.
Kendimi savunmak amacıyla bir anda söylediğim bu cümlemle birlikte Emir kaşlarını kaldırmıştı. Doğrusu bende kaşlarımı kaldırmak istiyordum. Sahi pencereden içeri bakarak gözetlemekten başka ne yapıyor olabilirdim ki? Pencereden bakmamın etkisini ortadan kaldırmak için:
- Gidecek başka bir yer bilmiyorum. dedim. Emir sırıttıktan sonra bana bakmaya devam etti. Evine girmemem gerektiğini söylemem ve evden uzaklaşmamın intikamını alıyordu belki de.
- Ah, ne yazık ki bende kapıyı açmaya üşeniyorum. dedikten sonra pencerenin kenarından çekilip yatağına yatan Emir'e bakakalmıştım.
Aklımdan geçen düşünceyi yapıp yapmamam konusunda ikilemde kaldıktan sonra cesaretimi toplayıp yapmaya karar verdim. Ellerimden yardım alarak pencereye tırmandım ve bacaklarımı odanın içine doğru uzatıp odaya girdim. Yaptığım şeyle Emir'in kaşları yukarı doğru kalktı.
- Benden bu kadar etkilendiğini bilsem kapıyı açmaya üşenmezdim. 21. yüzyıl kabadayısının egosunu her dakika tatmin etmek gibi bir özelliği varmış.
- Senden değilde evinden etkilendiğim söylenebilir. diyerek evine hayran kalmamı cümleye yansıttım.
- Eminim yatağımdan da etkileneceksin. dedikten sonra yatağında yer açan Emir'e ışık hızıyla yarışacak bir hızda kızaran yanaklarımla karşılık verdim.
- Ah, pencereden içeri girmemeliydim. diyip dışarı çıkmak için pencereye doğru adım atmışken duraksadım. Bu cümlenin benzerini kullandıktan sonra geri dönmüştüm. Gidecek başka bir yerim olmadığı sürece bu cümlemde diğerinin akibetine uğrayacaktı. Yüzüme tatlı bir gülümseme yerleştirmeye çalıştım.
- Bu koca evde benim için ayırabileceğin başka bir odan olduğunu umuyorum.
Multimedya'da Ayza var :) :)
![](https://img.wattpad.com/cover/36105686-288-k878363.jpg)