11

465 47 53
                                    

Üyelerle hep beraber oturup yemek yemeyeli çok uzun zaman olmuştu. On üçümüzün de şu an bir masa etrafında oturmuş, sohbet ederken bir yandan da kahkahalar attığımız bir ortamda olmam şu an bana çok iyi geliyordu. Hep birlikte 3 katlı bir ev kiralamıştık, herkesin kendine ait bir odası vardı ve geceyi burada geçirmeyi planlıyorduk.

Programımız çok yoğun olduğu için böyle anları çok zor yakalıyorduk ve yakaladığımız zamanda da patlayana kadar içip yemek yiyorduk.

Şöyle bir sorun vardı ki buraya geleli yaklaşık 1 saat olmuştu ve ben biraz çakır keyif olduğumu fark etmiştim.

1 saat öncesinde ilk geldiğimiz sırada Hoshi hyungun yanına oturmak istemiştim, bilirsiniz herhangi bir salaklık yapma ihtimalime karşı Shua'yı görmezden gelmeye çalışıyordum. Fakat bana 'Seokminnie~ Yanıma gelsene!' diye seslendiğinde tabiki de onu görmezden gelemedim ve yanına oturdum. Sonuç olarak şu an hızlı bir şekilde sarhoş olduğumun farkına varırken yanımda Joshua'nın oturuyor oluşu bana hiç iyi sinyaller vermiyordu.

Tek güvencem ise karşımda Kwan'ın oturuyor oluşuydu. Abartılı bir hareket yaparsam beni durdurabilirdi. Umarım?

"Dokyeom-ah?"

Geldiğimizden beri gözlerimi ısrarla onu çevirmemeye devam ediyordum, sarhoşken suratına bakmak her zaman içimde onu öpme isteğini yüz kat arttırıyordu ve bunun olmasını tabiki istemezdim.
"Hm?" dedim ona bakmayarak, bir yandan masadaki aparatiflerden ağzıma atıyordum.

Elini omzuma koyduğunda artık ona bakmaktan kaçamayacağımı anladım. Biraz daha bakmazsam bana küsebilirdi ve sarhoşken Joshua'nın birine küsmesi hiç çekilir olmuyordu, belki biraz tatlı da oluyor olabilirdi.

Suratımı hafifçe gülümseyerek ona çevirdiğimde, "Neden geldiğimizden beri suratıma bakmıyorsun?", dedi. Şu an iç sesimle gerçekten bir savaş veriyordum. Joshua önümde dudaklarını bükmüş ve içkiden dolayı hafif kızarmış yanaklarıyla bana bakarken kendimi tutmak çok zordu. Kendim de ondan daha iyi durumda değildim, orası ayrıydı.

Omzumdaki elini tutup indirdim ama tutmaya devam ettim. "Yanlış anlamışsın hyung," dedim tuttuğum elini sıkarken, "neden bakmayayım ki?"

Gözüm bir anlık Seungkwan'a kaydı, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum ama bana sadece gözlerini belerttiği için hiçbir şey anlamamıştım. Hali hazırda sarhoşken bana vereceği herhangi bir işareti anlamayacağımı da yeni fark ediyordum.

Joshua tutmadığım elini çeneme yerleştirip kafamı Seungkwan'dan ona çevirmemi sağladığında ağzım hafifçe aralanmıştı. Gerçekten bir an önce bir bahane bulup buradan gitmeliydim. Hong Jisoo bana her zaman ki gibi yan etki yapmaya başlamıştı.

"Hyung," dedim şaşırdığımı belli eden ses tonumla, "Cidden sarhoş mu oldun?"

Joshua benle temas halinde olan iki elini de çekip kollarını göğsünde birleştirdi ve kaşlarını çattı. "Benimle ilgilenmiyorsun."

Kaşlarımı kaldırdım, gülmemi bastırmaya çalışıyordum çünkü şu an dünyanın en tatlı insanı karşımda oturuyordu. Onu hak edecek ne yaptığımı bilmiyordum doğrusu.

Ağzımı açıp cevap vereceğim sırada birisi bir anda aramıza oturdu, daha doğru bir şekilde ifade etmek gerekirse dengesini kaybedip aramıza düştü. Bu kişinin kim olduğunu fazla düşünmeme gerek yoktu, "Hoshi," dedim bezgin bir şekilde, "Afedersin ama amına koyayım gel ağzımın içine gir istersen". Deli deli gülerken bir yandan gözlerini açmaya çalışıyordu. Sırtını masaya yaslayacak şekilde oturduktan sonra önce Joshua'ya sonra bana baktı ve kıkırdadı. Ağzından bir şey kaçıracak gibi gözüküyordu. Ağzını açmadan önce ona gözlerimi belerttim ama pek anladığını da sanmıyordum, yapabileceğim tek şey evrene beni rezil etmemesi için yalvarmaktı.

fan hesabı [seoksoo] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin