14

350 35 19
                                    

mrb yine yazarken giggling, kicking my feet oldugum bir bolum... yani bir kismi oyle en azindan ㅠㅠ

-

Pratikte oldukça yorulduktan sonra kısa bir duş alıp üstüme rahat şeyler giydim. Rahat hissetmeye fazlasıyla ihtiyacım olacak bir konuşmaya doğru gidiyordum çünkü. Gün boyunca üyelerin soru yağmurlarına maruz kalacağımızı düşünerek şirkete adımımı atmıştım ama kimsenin şaşırdığını da görmemiştim. Herkes sadece tebrik etmişti ve 'zaten belli olduğunu' söylemişti. Gerçekten herkes bunu mu bekliyordu yani?

Joshua şirketten benden önce çıkmıştı, ona halletmem gereken 1 saatlik bir işim olduğu yalanını söylemiştim. Yani, tam olarak bir yalan da diyemezdim. Sonuç olarak yapacağım konuşma için önceden Seungkwan ve Hoshi ile bir istişare toplantısı yapmam gerekiyordu.

İstişare toplantımız boyunca sadece kavga etmemiz ve birbirimizle uğraşmamız sonucunda canım arkadaşlarım tarafından 'fighting!' nidaları ile uğurlandım.

Sağolun ya, siz olmasanız nasıl yapardım bu konuşmayı?

Şimdiyse kapısının önünde duruyordum. Gecenin ilerleyen saatlerinde kötü şeyler olacağını bilerek oraya gitmek çok zor olmuştu. Derin bir nefes aldım ve kapıyı sonunda çalmayı başardım.

Biraz bekledikten sonra içeriden yaklaşan minik adım seslerini duydum. Kafamı eğip gülümsedim, bu bile tatlı geliyordu. Sanırım fazla sevgiden delirmeye başladım, diye geçirdim içimden.

Kapı açıldığında tam elimi kaldırıp selam verecektim ki onun bir eliyle beni bileğimden çekip diğer eliyle kapıyı kapattıktan sonra sırtımı kapıya yaslaması bir oldu. Bu pozisyona nasıl ve ne are geldiğimizi anlayamadan nefes nefese kaldığımda bana keyifli bir şekilde gülümseyerek bakan gözlerine baktım.

Sağ elini boynumdaki saçlarıma geçirdikten sonra beni gerçekten sabahtan beri bu anı beklediğine inandıracak kadar hızlı bir hamleyle başımı, elinden destek alarak kendine çekti ve dudaklarını dudaklarımın üstüne kapattı.

Ne olduğuna bir anlığına tepki veremediğim için ellerim havada kalmıştı. Joshua, bunu bana hatırlatacak bir şekilde alt dudağımı ısırdığında kollarımı beline sardım ve onu iyice kendime çektim.

Dudağımı ısırdığı sırada herhangi bir ses çıkarmamak gerçekten çok zordu ve beline sarılmasaydım güçsüz kalıp yere yığılabileceğimi hissetmiştim. Joshua'nın bilmediğim çok fazla yönü olduğunu keşfediyordum ve bu yönleri şu ana kadar beni fazlasıyla memnun etmişti. Hala da ediyordu.

Öpüşürken bir yandan eliyle saçlarımı okşuyordu ki bu yüzden gerçekten aklıma kaybedecek gibi hissediyordum.

Belinde duran ellerimi kazağının altından geçirip baş parmağımla sırtına hayali daireler çizmeye başladığımda dudakları hafifçe aralandı ve bu dillerimizin de birbirine karışması için gelen bir işaretti.

Bir süre sonra öpüşmemiz yavaşlamış ama daha derin bir hal almaya başlamışken Joshua benden ayrılıp alnını omzuma yasladı ve kollarını belime sardı.

Benim kollarım ise hala az önceki yerinde dururken gülümseyip çenemi kafasının üstüne koydum.
"Sana da merhaba Jisoo." dedim oldukça keyifli çıkan sesimle.

Boğuk bir kıkırdama sesi doldu kulaklarıma, alnı bana yaslı olacak şekilde durduğu için sesini biraz alçak duyuyordum. "Üzgünüm, bugün seni pratik odasında sporcu atletinle görünce hemen akşam olması için dua ettim."

Gözlerim kocaman açılırken onu omuzlarından tutup yüzünü görebileceğim şekilde kendimden uzaklaştırdım. "Sen beni dış görünüşüm için mi seviyorsun yoksa," dedim kaşlarım kalkarken, "Bu ilişkinin röntgenleyen tarafının ben olduğumu sanmıştım."

fan hesabı [seoksoo] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin