Birinci Bölüm: Lanet

219 58 11
                                    

Hikayedeki zamandan yüzyıllar önce Afreya Krallığının kralı Christian halkının yaşamı, refahı ve kendi kötü emelleri için ölümsüzlük taşını arıyordu.

Eski zamanın usta büyücüleri, taşı kimsenin ulaşamayacağını düşündükleri, toprağın altından girilen bir yer altı mağarasına saklamışlardı.

Mağarayı devlerle ve çok sayıda o zamanın en yetenekli şövalyeleri ile koruma altına almışlardı. Her biri orayı ne pahasına olursa olsun koruyacağına yemin etmişti. Hepsi yıllar boyu yaşlanmayacak şekilde büyülenmişti, aynı kuvvette ve yetenekte kalacak şekilde.

Mağaranın şifreli bir haritasını -her ne kadar mağaranın gizli olması gerekse de- mağarayı korumakla görevlendirdikleri şövalyelere vermişlerdi. Mağarayı haritadan başka hiçbir türlü bulunamayacak ve girilemeyecek şekilde büyülemişlerdi.

Taş yok edilemeyecek kadar güçlü ve aynı zamanda yok etmek istemeyecekleri kadar da özeldi. Bu yüzden böyle bir taşın varolduğunu yıllarca sakladılar sadece onlar ve mağaranın korumaları biliyordu fakat zaman geçtikçe ölümsüzlük taşının olduğu ve bir yerlerde gizlendiği efsanesi ortaya çıktı.

Bu efsaneye neredeyse kimse inanmıyordu ama inanan kısım çok az sayıda olsa da büyük bir tehlike oluşturuyordu. İnananların hepsi taşı arıyordu hatta yaklaştığına, haritayı bulduğuna inandıkları kimseleri öldürenler bile olmuştu. Taşın gücüne sahip olmak çok ciddi bir şeydi. Bunu hepsi biliyordu bu yüzden bu büyük güce sahip olmak ve yüz yıllarca yaşayıp, en büyük, en güçlü, en zengin krallığın yöneticisi olmak için her şeyi yapmayı göze alıyorlardı fakat hiçbiri ne bir yanıt ne de en ufak bir kanıt bulamıyordu.

Kral Christian iki yıl süren bir araştırmanın sonucu diğerlerinin yıllarca uğraşıp bulamamış olduğu harita ile ilgili bir kanıt keşfetmişti. Haritanın bir kopyasının Frederick adlı hayatının son zamanlarını yaşayan, yaşlı bir büyücüde olduğunu öğrenmişti.

Ölümsüz olmayı diğerleri gibi her şeyden çok istiyordu. Krallığını büyütmeyi, bütün krallıkları yenip dünya üzerinde büyük bir hakimiyet kurmayı. Bunlar olurken asla yaşlanmamayı ve güçsüz düşmemeyi, yara almamayı.

İyi şeyler yapacağını gösteren lekeyi haksız çıkarmamalıydı. Esterya diyarındaki krallıklardaki asil kişilerden bazıları ellerinde siyah lekelere doğarlardı. Bu onlara hem krallıklara özgü sihirli özelliklere sahip olacaklarını hem de gelecekte önemli şeyler başaracaklarını gösteriyordu.

Afreya krallığında çok uzun zamandır bu lekeye sahip olan biri olmamıştı. Son sahip olan kişi ise bir efsane olarak konuşuluyordu. Afreya'da bu lekeyle doğan asil kişiler insanların hayat enerjilerini emme ve özellikle bu kişiler diğer krallıklardaki sihirli özelliklere sahip kişilerse o özelliklere de sahip olmalarını, o güçleri içlerine çekmelerini sağlıyordu. Yalnızca bu güç her kullanıldığında kullanan kişinin ömründen 15 yıl alıyordu. Bu yüzden çok güçlü olsa da her zaman kullanılamazdı.

Kral Christian ölümsüzlüğü bu yüzden istiyordu. Gücünü sınırsızca kullanabilecek, isterse diğer güçlere sahip olabilecek ve tüm Esterya'yı ele geçirebilecekti. Yıllar sonra nesillerinde çıkan bu kutlu lekeyi olması gerektiği gibi en iyi şekilde taşımalıydı.

Eşi Esmeralda bu isteğine her zaman şiddetle karşı çıkmış sürekli bunu yapmaması gerektiğini, tamamen yanlış olduğunu söylemişti ama dinleyen kim. Bunun sonuçlarını çok az kişi görebilirdi. Kral Christian içinde böyleydi o da kendi gördüğü kısmını başka kimsenin göremeyeceğine inanıyordu. Birazda bunu kanıtlamak için elinden geldiğince çalışıyordu. İsterse eşini de bu taş ile ölümsüz yapabilir ve onunla birlikte sonsuza kadar yaşayabilirdi. Asla son bulmayan bir hayat, sonsuz, acısız bir yaşam daha ne isteyebilirdi ki. Hayal bile edilemeyecek güç, her krallığın özelliğine sahip olabilmek. Büyük bir hediye, doğru olan ama kimsenin inanmadığı. Çocukluğunda hayal ettiği o büyük krallığın sahibi, dünyanın fatihi olmayı başarabilirdi böyle bir imkan varken onu aramaması akılsızlık olurdu.

Ölümsüz Kraliçe Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin