20'

1.5K 100 20
                                    

flaming hot cheetos - clairoin between - gracie abrams

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

flaming hot cheetos - clairo
in between - gracie abrams.

"Bu ne Taehyung dalga mı geçiyorsun?"

Taehyung'un elinde tuttuğu deri pantolonu hızla alıp yerine astım. "Bunu asla giymem." Taehyung bana aşırı sinirli olduğunu belli eder şekilde kaşlarını çatıp ölümcül bakışlarını yüzümde gezdirdi. Önerdiği şeyleri beğenmediğimde çıldırıyordu. Bir pantolona bir bana baktıktan sonra çok önemli olmadığına karar vermiş olacak ki hemen dibimizdeki market arabasıyla ilerlemeye devam etti.

Chaeyoung'a yalan söylemenin verdiği huzursuzluk alışveriş merkezine geldiğimden beri üstümdeydi. Onu başka bir planım için ekmeyi de geçtim, başkasıyla alışveriş yapmak için onla alışveriş yapmaktan vazgeçip ona yalan söylemiştim.

İçim çok huzursuz olsa da Taehyung'un yardımına acilen ihtiyacım vardı fakat baloya daha çok vardı. Bu yüzden balo elbisesi bakmaya sonra başlasam da olurdu. Kendimi bu şekilde teselli etsem de bir yanım dünyanın en kötü arkadaşı olduğumu söylemeye devam ediyordu.

"Bunu koyayım o zaman. İtiraz etme." Ağzına kadar dolmuş market arabasına elindeki kazağı da koyup devam etti. "Abartmadık mı biraz?" dedim neredeyse dökülmeye başlayacak kıyafet yığınını gösterirken. "Deneme kabinine sadece bir kere gitmen gerekecek işte. Zekiyim." İki eli de market arabasında, bir yandan kıyafetlere bakıp ilerliyordu. Beni göremeyeceğini bilmemin rahatlığıyla göz devirdim.

Deneme kabinine en fazla altı parça getirme kuralından haberdar olduğunu sanmıyordum ama o kadar odaklanmıştı ki söylemek istemedim.

Geldiğimizden beri oradan oraya koşuşturuyor, ben yavaş yürüdüğümde sinirlenip beni kolumdan çekiştiriyordu. Kolum çıkmak üzereydi.

Ben genelde yolda gördüğüm ikinci el dükkanlardan tatlı, eski tip kıyafetler alırdım. Şu an olduğumuz günümüz modasına uygun kıyafetler dolu bu kocaman mağaza hiç benlik değildi. Taehyung ise bedenimi sorduğu andan itibaren bulduğu tüm parçaları arabaya atmaya başlamıştı.

Arada askıdan aldığı bir şeyi havaya kaldırıyor, üzerime tutuyor, gözlerini kısıp değerlendiriyordu.

Birkaç adım atmıştık ki birden durdu. Ani duruşuyla neredeyse sırtına çarpıyordum ama kendimi durdurdum. Bana döndü ve çaprazımızda duran deneme kabinlerin yazısını gösterdi. "Sanırım bu kadar yeter. Bu reyona da bakıp gidelim."

"Sanırım." dedim alayla gülerek. "Bu fırsatın elime bir kere geçtiğini biliyorum." dedi omzunu silkerek. "En iyi şekilde değerlendirmem lazım." Dediğine güldüm ve yanına geçip arabadakilere bakmaya başladım.

"Niye bu kadar çok beyaz var?" dedim. Arabadaki üstlerin yüzde doksanı beyazdı. "Senin rengin beyaz, kanka." Dediğine kahkaha attım. "Tamam kanka, not ettim." Kahkahama karşılık birkaç saniyeliğine gözünü raflardan ayırdı ve içten bir şekilde yüzüme baktı. Saçmaladığını fark etse de eğlendiği için sesini çıkarmadığını belli eden bir bakıştı. Zaten dinamiğimiz de az çok böyleydi. Birbimizle uğraşmamızın ve attığımız lafların çocukça olduğunun farkındaydık. Ama Taehyung bu atışmaları eğlenceli buluyordu. Ben de onu boğmak istemediğim zamanlarda iletişimimizden keyif alıyordum.

in between, taennie.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin