6.BÖLÜM ÇIĞLIK

41 4 3
                                    


Siz  hiç birinin gözlerinde kayboldunuz mu? Çıkmaza düştünüz mü? Ben onun gözlerinde bunu yaşıyordum. Bunları kendime itiraf etmem, bir kez daha güçlü hissettirmişti. Çıkmazdaydım. Zordu bu benim için ama güzel ve heyecanlıydı. 

Solan hayatıma meydan okumam peki. Zordu ama yapacak bir şey yoktu. Nefretimi kusuyordum kendimce. Daralıyordum. Sanki bir kabusun içinde başroldüm.

Gözlerimi yavaşça açtım ve hala onun kollarındaydım. Son beş dakikadır böyleydik. 

Mert ani bir hareketle benim dengede durmamı sağladı. Son cümlesini söylerken gözlerinde güçlü olmaya çalışan küçük bir çocuk gördüm. Mert başını sola çevirdi. Boğazına bakıyordum. Mert derin bir nefes aldı. 

"Gidelim," dedi ve beni arkasında bırakıp yürümeye başladı. Bende peşinden yürüdüm. Deniz arabanın önünde durmuş, tırnaklarını yiyordu. Kötü görünüyordu. Mert ve ben Deniz'in karşısında durduk. 

"Enis nerede?" dedim arabanın camlarından içeriye bakarak. Deniz bu soruyu sormamla gözleri dolmuştu. Ne diyeceğini bilmeyen bakışlar attı. 

"Deniz," dedim sakin olmaya çalışarak. "Enis nerede?"

Deniz bakışlarını Mert'e çevirdi. Deniz'in gözleri dolmuştu. Bakışlarım sertleşmişti. Deniz'in kollarından tutup kendine gelmesi için salladım. Gözleri donuk bakıyordu. Bıraksak ağlayacaktı. 

Enis'e bir şey olmuştu. "Mert?" dedim soru soran bakışlarımı Mert'e çevirerek. Mert etrafına bakıyordu. Bir şeyler oluyordu.  

"Deniz cevap versene!" diye bağırdım ve Deniz'e sert bir tokat attım. Deniz kaşlarını çattı ve biraz da olsa kendine gelmişti.

"B-bilmiyorum," dedi Deniz öfkeyle.

"Nasıl ya? Nasıl bilmezsin?"

"Ben, Enis'e tost almak için yanından uzaklaştım. Hayat, yemin ederim gözüm hep üzerindeydi. Sonra tostun parasını ödüyordum. Gözlerimi üzerinden on saniye çektim. Baktığımda yoktu. Her yeri aradım ama bulamadım. Özür dilerim. Hayat yemin ederim çok özür dilerim."

Dünyamın başıma yıkıldığını hissettim. Nefesim daraldı. Etraf bulanıklaştı. Başımı kalabalığa çevirdim. Koşarak lunaparkın içine girdim. Bağırmaya başladım. "Enis!"

"Enis, neredesin ablacığım?" 

Birilerine çarpa çarpa yürüyor, bağırarak Enis'i arıyordum. Bir eli kolumda hissetmemle adımlarım yavaşladı. Mert önüme geçip beni durdurdu. Gözlerimin içine bakıyordu. Kalbim acıyordu. Enis'in gözlerine bakar gibi baktım Mert'e. Bu bir rüya olsun istedim. Biri beni uyandırsın istedim. Mert'e baktım hüzünle.

"Mert Enis'i bulalım," dedim çaresizce.

"Sakin ol bulacağız Enis'i," dedi güven veren soğuk sesiyle. 

"Onlar kaçırdı kardeşimi," dedim dolan gözlerimle.

"Bak bulacağım Enis'i ama önce senin iyi olmam lazım. Biliyorum zor bir şey istiyorum ama şu an bizi izliyor olabilirler."

Etrafıma baktım. Çok kalabalıktı. Buraya gelmemeliydik. En büyük pişmanlığım bu olabilirdi. Enis'i buraya getirmemeliydim.

Deniz yanıma geldi ve koluma girdi.

"Hadi karakola gidelim," dedi mahçup bir sesle. Kolumu hızlıca çektim. Deniz bu hareketime bozulmuş ve başını yere eğmişti. 

"Kardeşime bir şey olursa seni affetmem," dedim tek nefeste. Deniz gözlerini yumdu ve geri açtı. Kendinden nefret eder gibi bakıyordu. 

KAYIPWhere stories live. Discover now