1.BÖLÜM KAN KOKUSU

115 9 5
                                    

Her şeyi, herkesi boş verip hayata devam edebilmek. Kışı, yazı mevsimleri yok sayabilmek. İnsanları olduğu gibi kabul etmek cesaret ister. Peki insan hiç başka insanların yerinde olmak ister mi? Bilmemek bulmacaysa ben bu bulmacayı çözemedim. Bunu söylemek için erken ama benim hayatım şimdi başlamıyor.

Ölüm kelimesi insana ne çağrıştırır ki. Bir sürü duyguyu mu yoksa ölmek istemeyi mi? Bana hiçbir şeyi. Babam ve annemin ölümünün üzerinden 2 ay geçti. Sanırım biz o 2 ay boyunca hiç ağlamadık ya da ağlayamadık. Biz. Ben bu yaşımda anneydim babaydım. Hayatta tek tutunduğum dalıma abladan çok anne ve baba oluyorum. Biliyorum zor, çok zor ama insan sevdiği için her şeyi yaparmış.

2 AY ÖNCE

Kardeşimin çantasını elime alıp koluma astıktan sonra elini sıkıca tuttum. Cehennem kadar beter olan eve doğru yürümeye başladık. Kardeşim zıplaya zıplaya heyecanla bir şeyler anlatıyor güzel sesi ile bağırarak konuşuyordu. Hem onu dinleyip hem de bugün kafamda işiteceğim azarların plan listesinin düzenliyordum. 

"Abla bugün bir tane abi gördüm kasları kocamandı. Büyüdüğümde benimde öyle kaslarım olacak" dedi heyecanla. Tuttuğum eline minik bir buse kondurdum. 

"Okul nasıl geçti peki?" diye sordum kafamı dağıtmaya çalışarak. 

Telefonumdan gelen bildirim sesini duyduğumda sağ elimde tutuğum telefonuma odakladım bakışlarımı. Ekranda bilinmeyen numaradan bir mesaj gelmişti. Mesaja tıkladıktan sonra kardeşimin elimi bırakarak mesaja tıkladım. Başımı kaldırıp karşıya baktığımda kardeşimin eve doğru koştuğunu gördüm.  Onlarca polis, kan izleri ve onlarca insan vardı. Herkes ambulansın etrafında koşan kardeşime bakıyordu. Ardından bütün yüzler bana dönmüş acıyan bakışları görüyordum. Bir şeyler olmuştu. Ayaklarım uyuşmuştu. 

 Kemal amcamın bana doğru geldiğini fark ettim. Arkasından da Gözde yengemin. Yanımda durdular bir şey diyecek gibi oldular ama vazgeçtiler. Amcamla yengemin bakışları yüzümde geziyordu. Hızla insanların arasından geçtim. Önümde iki ayrı sedyenin üstünde biri sarı saçlı, yüzü kandan gözükmeyen annem ve yine yüzü kan içinde gözükmeyen, kolları bıçak izleri ile dolu üvey babam. 

"Enis!" dedim kısık çıkan sesimle. Enis sedyenin üzerinde olan üvey annemin üzerine sarılmış kısık sesle bir şeyler söylüyordu. 

Gözlerimi kapatıp her şeyi idrak etmeye çalışıyordum. Gördüklerim gerçekti. 

"Allah sabır versin, bu yaşta pırlanta gibi iki çocuk yetim kaldı" dedi uzaktan gelen bir kadın sesi.

Enis annesinin kandan gözükmeyen tenine dokunuyor bir şeyler sayıklıyordu. Ağlamıyordu, gözünde tek damla yaş yoktu. Başımı eğmiş hayatın sillesini düşünüyordum.  Enis'in yanına gitmek için harekete geçtiğimde birinin kolumu tuttuğunu hissettim. 

"Başın sağ olsun" dedi tanımadığım bir erkek sesi, ne yumuşak bir sesti ne de sert. cevap vermedim ve eli kolumdan uzaklaştı. Bacaklarım çaprazımda duran üvey babamın sedyesine doğru hareket etti. Dünya durmuştu sanki. Benim dışımda herkes sessizdi. Adımlarım konuşuyor nefesim söylüyordu. 

"Açsana gözlerini" dedim duygusuzca. "İçine ettiğin dünyamı bırakıp gitme" diye bağırmıştım. İlk defa bağırmıştım  ilk defa sesim yüksek çıkmıştı ona. Bu özgürlük müydü benim için, hayır. Cehennemin ateşi şimdi alevlenmiş, şimdi başlıyordu.

Arkamı dönüp Kemal amcamın yanına gittim "Kim yaptı bunu?" diye sordum bağırarak. "Her şey oyun mu? kabus mu? ne oluyor burada?" Kemal amcam sakin olmam için bir şeyler söylemeye çalışsa da dinlemedim. Bağırıyordum, yüzüme bakan gözleri umursamadan ilk kes bağırıyordum.

KAYIPWhere stories live. Discover now