Wooyoung-
Bugün canım patronum Choi San ile yemeğe gidecektik. Normalden erken bir saatte yataktan kalktım. İşe giderken bile bu kadar erken kalkmıyordum. Hemen hazırlanmaya başladım. Çok güzel olmalıydım.
Hızlı bir duş için banyoya gittim. Kısa ama detaylı bir banyo yaptıktan sonra havluyu belime sarıp çıktım. Aynanın önüne geçip saçlarımı kuruturken bir yandan da ne giysem diye düşünüyordum.
Yemeğe akşam gideceğimiz için şirkete gidip geri eve gelmem gerekecekti. Bunun için üşeniyor olsam bile Choi San ile başbaşa bir yemek düşüncesi beni deli gibi heyecanlandırıyordu.
***
Sonunda şirkete varabilmiştim. Hemen asansöre adımlayıp yukarı çıktım. San’ın odasına geçeceğim sırada aklıma Eunbin denen şıllıktan almam gereken bir şey olduğunu hatırladım.
San beyciğimin odasının önünden gerisin geri yürüyüp sekreter masasına gittim. Yüzümdeki yalancı gülümsemeyle baş selamı verdim.
"Eunbin, bana vermen gereken bir şey varmış. Bay Choi, dün gece, senden alabileceğimi söyledi"
Bu kızlardan nefret ediyordum, içimde büyük bir kıskançlık vardı onlara karşı. Belki dün gece birlikte olduğumuzu ima ettiğimi düşünürlerdi ve San'dan uzak dururlardı.
Eunbin başıyla onaylayıp bizden uzaklaştığında, masada oturan diğer kız şaşkınlıkla konuştu "Ne yani? Choi San ile sevgili misin?!"
"Özel hayatımız ile ilgili konuşmak istemiyorum. Ve laubalilik yapma, saygı eklerini kullan."
"Özür dilerim efendim" Kız masadan kalkıp önümde eğildiğinde memnuniyetle gülümsedim.
"Bay Jung..." Arkamdan seslenen Eunbin'e baktım. "Buyrun efendim." Elinde hediye paketinin içinde bir kutu vardı. Bana uzattığında teşekkür ederek aldım.
"Choi San gelince bana haber verin" Yüzümdeki gülümsemeyle adımlarımı San’ın odasına yönelttim.
Odaya girdiğimda elimdeki paketi sıkıca göğüsüme bastırıp küçük bir çığlık attım. Kendimi San’ın masasının önündeki misafir koltuğuna bıraktım. Hediye paketini önümdeki küçük sehpaya bırakıp izlemeye başladım.
Paketin üzerine düşen çerçeve gölgesi dikkatimi çektiğinde bakışlarımı San’ın masasına çevirdim. Yerimden kalkıp masaya yürüdüğümde San’ın çerçevenin içerisindeki resmini gördüm.
Onun koltuğuna oturup resmi kendime çektim. Yakışıklı yüzüyle, gülümsemeden, bir eli cebinde poz vermişti. O kadar iyi duruyordu ki şuan, sadece resmine bakarak bile kendimden geçebilirdim.
Telefonumu çıkarıp resmin fotoğrafını çektiğimde kapı tıklandı. Arkama yaslanıp gel komutunu verdiğimde Eunbin elindeki tepsiyle içeri girdi.
"Bardağınızı bulamadığım için karton bardakla getirdim efendim, kusura bakmayın" Kahveyi önüme koyarken gülümsedi.
Küçük bir teşekkür ve tebessüm dudaklarımdan ayrıldığında, Eunbin San’ın hala gelmediğini haber verip odadan çıktı.
***
San’ın resmini incelerken sıkıldığımı fark etmiştim. Yapacak bir şey yoktu ama San da hala gelmemişti. Kalkıp odanın içinde gezmeye başladım.
Arkamı kapıya döndüğümde elimle kendimi işaret ettim. "Ben Choi San. Ben sizin patronunuzum." San olmak hoşuma gitmişti. Sonra elimle boş koltukları işaret gösterdim. "Ve sizlerde benim çalışanlarımsınız" gülmemek için kendimi zor tutarken devam ettim. "Bana hizmet ve itaat etmek zorundasınız!"
Sonra ellerimi belimin iki yanına koyup öne doğru eğildim. "Acımasız, gaddar patronum Choi San. Ama bir o kadar da yakışıklı" kendi dediğim şeye gülerken gözlerimi kapatıp bir iki adım geri gittim. "Acımasız" 'z' harfini uzatarak söylediğimde arkamda bir nefes sesi hissettim.
Ellerine sağlık dünürcüm
choiwoosanni 💙