15

386 56 30
                                    

Wooyoung-

"Acımasız" 'z' harfini uzatarak söylediğimde arkamda bir nefes sesi hissettim.

Şuan en son duymak istediğim ses, bozulmuş bir şekilde "Cidden mi?" diye sordu.

Hemen arkamı dönüp elleri cebinde karşımda dikilen Choi San'a baktım. Ellerimi ağzıma siper edip "Efendim" diye mırıldandım boğuk çıkan sesimle.

San’ın kaşlarını çattığını gördüm. "Gerçekten acımasız mıyım?"

Ellerimi önümde birleştirip başımı yere eğdim. "Yanlış anladınız, lafın gelişi söylemiştim... hani filmlerde olur ya, o yüzden-"

San’ın ayaklarının hareket etmesiyle üstüme yürüdüğünü anlamıştım. Sözüm kesilirken bende onunla birlikte geri yürüdüm.

"Demek lafın gelişi? Pekâla, acımasız ve gaddar lafın gelişiydi fakat yakışıklı?"

Yanıma yaklaşıp yüzüme eğildiğinde, bakışlarımı yukarı kaldırıp San’ın gözlerine baktım "Anlamadım?"

"Sence, yakışıklı mıyım, Jung Wooyoung?"

Beklemediğim anda gelen soruyla başımı sola yatırdım. Dudaklarımı hafifçe büzerek "Çok yakışıklısınız efendim" diye mırıldandım.

San gülümseyip masasına geçtiğinde söylediğimin farkına yeni varmıştım. Hemen dudaklarıma vurup kendime küçük bir küfür savurdum.

"Ne yapıyordun burada? Ben çağırdığım zaman işim var deyip gelmiyorsun ya, işin yok mu bugün?" San önünde duran resim çerçevesini yerine koyarken konuştu.

"Ben..." masaya yaklaşıp San’ın önündeki karton kahve bardağını elime aldım. "Ben... hediye için şey demeye gelmiştim"

"Ne demeye gelmiştin?" San sabırla bana bakarken, nasıl durduğumu bilmiyordum ama tatlı bir çocuğu izliyormuş gibi görünüyordu. Onun bana böyle bakması yanaklarımın çoktan pembeleşmesine neden olmuştu.

"Teşekkür etmek için" Heyecanımı çaktırmamak için masumca gülümsedim.

"Teşekkürünü akşam yemekte iletirsin..." San oturduğu sandalyeyi biraz geri çekip bedenini bana doğru döndü "Beğendin mi aldığımı?"

"Ha?" Ağzımdan çıkan şaşkınlık nidasıyla San’ın gözlerine hipnotize olduğum için hediyeyi unuttuğumu fark ettim. Hemen sehpaya yaklaşıp paketi elime aldım ve yine aynı yerime, San’ın yanına geçtim.

Masanın üstüne koyduğum paketi, San'a yaklaşmamak adına uzaktan beceriksizce açmaya çalışıyordum ki San "Korkma yemem seni, yaklaşsana biraz" dedi. O böyle söyleyince itiraz etmeden onun yanına doğru eğildim.

Sonunda sıkıca paketlenmiş kutuyu açıp içindeki kolyeyi açığa çıkardığımda küçük bir sevinç çığlığı attım. "Bu... bu, defiledeki kızın kolyesine çok benziyor!"

Gözlerimi kolyeden ayırıp San'a baktım. "Ama onun özel yapım olduğunu ve başka olmadığını söylemiştiniz, defile için kiralandığını ve sonra tekrar müzeye kaldırılacağını söylemiştiniz..."

Ben nefes bile almadan heyecanlı heyecanlı konuşurken San ayağa kalkıp kolyeyi elimden aldı.

"Çok beğenmiştin ve bende sana hediye etmek istedim" San arkama geçip kolyeyi boynuma taktı. "Emin ol sende daha güzel duruyor Young-ah."

Kolyeyi taktıktan sonra beni omuzlarımdan tutup kendine çevirdi yavaşça. Elini kolyenin zincirinin üzerine koyup parmaklarıyla boynumu okşadı "Sen her şeyin en güzeline layıksın."

Aldığım hediyenin ve San’ın sözlerinin güzelliği yüzünden dolan gözlerimi umursamadan kollarımı San'ın boynuna dolayıp sıkıca sarıldım. Kaç kere teşekkür ettiğimi saymamıştım ama San beni kendinden ayırıp yüzüme baktı. "Bu kadar teşekkür etmene gerek yok, mutlu olmana çok sevindim."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
MODEL [WOOSAN]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin