03

30 10 1
                                    

Yetti bu kadar dramatiklik. Sizce de öyle değil mi? Yeni güne başlama vakti çoktan geldi de çattı bizler için.
.
.
.
"Günaydın anne"

Yeterince bıkkın tonda söylediğim iki kelimeyle birlikte güzel yemek kokularının geldiği mutfağa adımımı atmıştım. Çoktan neredeyse tek uğraşı olan yemek yapma eylemini bitirmiş ve sigarasını içerken boş gözlerle telefonuna bakan annem kafasını kaldırma zahmetine girmeden konuşmuştu benimle.

"Günaydın. Omlet yaptım, tabağına al istediğin kadar."

Onayladığımı belirten bir 'hmhm' sesiyle birlikte tabakların olduğu dolaba yönlendirdim adımlarımı. Tam dolabın kapağını açacakken tezgahta gördüğüm, annemi korkutmaya yeterli büyüklükte olan hamam böceğiyle birlikte birkaç saniye dona kaldım. Yeterince alışığım aslına bakarsanız, uyku sersemliği herhalde.

Anneme dönüp konuşmaya başladım.

"Anne, ne zaman ilaçlatacaksın bu evi. Sana kaç kere söyledim gideyim alayım randevu diye. Gerçekten sorun değil, hallederim ben. Bir gün gitmesem okula bir şey kaybetmem."

Annem birkaç saniyeliğine kafasını telefonundan kaldırdı ve bana baktı. Düşünüyor gibi duruyordu. İçimden yine unutmamış olmasını diledim. Annem, mahçup denebilecek bir ifadeyle bana doğru döndü sandalyesinde.

"Oğlum, ev işi yapmaktan gitmeye vaktim olmadı ki hiç. Bir şey olmaz, al at peçeteyle. Halledeceğim ben, sen okulundan geri kalma iki böcek için."

Biliyorum anne. Bana yalan söylediğini, ve yine unuttuğunu biliyorum. Ayrıca nerede kalacağımdan da endişeleniyorsun, hepsini biliyorum.

Nefes almayı bir süredir ertelediğim için derin bir iç çektim ve açma eyleminde bulunduğum dolabın kapağından elimi çekerek tezgaha yaslandım. Hamam böceği de çoktan kaçmıştı zaten duvardaki çatlaklardan birine.

"Nerede kalacağımı sorun ediyorsan diye söylüyorum, arkadaşımda kalacağım. Sen de teyzemde kalacaksın. Sorun edeceğin bir durum yok anne, beni dert etme."

Annem bu sefer telefonunu kapattı ve sigarasını söndürdü. Ayağa kalktı. Tekrar konuşmaya başladı.

"Oğlum, Jeongin miydi neydi adı.. daha okulunuza yeni nakil aldırmadı mı bu çocuk? Nasıl bir anda seni evine kalmaya davet ediyor? Yalan söylemiyorsun bana değil mi? Biraz daha erteleyebiliriz bu işi. Aklıma gelmiyor zaten evden çıkmak."

Son cümleyi söylerken gittikçe ses tonu kısılmıştı annemin. Ona doğru yaklaşıp elimi omzuna koydum.

"Hayır anne yalan söylemiyorum. Şu aptal böceklerden korktuğunu biliyorum. Kurtulalım artık."

Yalan söylüyorum anne, kütüphanede sabahlayacağım. Sorun değil.

Annemin omzundan hafifçe baskı uygulayarak onu tekrar yerine oturttum. O ise bana hüzünlü gözlerle bakmaya devam etti. Bir şeyler daha söylemek istiyor gibiydi fakat konuşmadı. Ben de söylemeyeceğini anlayarak omlet alma işine geri döndüm. İki farklı tabak alarak ikimize de biraz omlet koydum.

Kahvaltımı ederken annem ne telefonuna, ne de bana baktı. Koyduğum omleti de yediği söylenemez. Masa örtüsünün desenlerini inceledi sadece. Arada bir saçma sesler çıkararak kahvaltımıza eşlik eden hamam böceklerini dahi fark etmedi. Ben de hiçbir şey söylemedim. Kahvaltımı bitirdikten sonra 'eline sağlık, sen de yemeğini bitir lütfen ve ilaçlarını içmeyi unutma' dedim sadece ve kalktım masadan. Buzdolabından çıkardığım ilacı ve bir bardak suyu annemin önüne bıraktım. Tabağımı da bulaşık makinesine yerleştirdikten sonra dişimi fırçalamak üzere lavaboya yönlendirdim adımlarımı. Meraklı gözlerle beni izleyen aptal böceklere günaydın demeyi de ihmal etmedim tabii. Bir hışımla oradan da çıkıp kapının kenarına koyduğum çantamı aldım ve evden ayrıldım.

Kalanı yazmayı kafam almadi suan. 4 ay olmus 3. Bolumu atali zaten. Kusura bakmayin cok beklettigim icin, guncel olarak yazmaya calisicam artik. Var olan uc bes okuyucum bolumu begendiyse ne mutlu bana, iyi gunler ve bol su icin!

Balık ve Akvaryum | HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin