Jeongin'in ağzından
Okulumuzun hemen karşısındaki sahilde ders saatine kadar oyalanmayı planlıyordum. O sırada kumsala çok da uzak olmayan ve boydan boya uzanan dar kaldırımdan geçen simitçiye takıldı gözüm. Yeterli param var mı acaba diyerekten ceplerimi yokladım. Cüzdanımı evde unutmuştum maalesef. Montun cebinden de bozukluk çıkmayınca ümidimi tam kesmiştim ki telefon kılıfımın arkasına koyduğum yüz lira geldi aklıma. Bu sefer elimi bozuk para için değil ama telefonumu almak için montumun cebine götürdüm. Telefonu çıkardıktan sonra sararmış kılıfımı kaldırıp parayı aldım ve telefonu cebime tekrar tıkıştırırken simitçiye doğru ilerledim aceleyle. Parayı düşünürken vakit kaybettiğim için simitçi biraz uzaklaşmıştı hâliyle.
-Günaydın ağabey, bir simit alabilir miyim acaba?
Dedim gülümseyerek. Ağabey arabayı sürmeyi durdurup bana baktı ve geri gülümsedi. Mutlu ediyordu beni bu esnafın güler yüzlülüğü. Bir yandan simidi kese kağıdına koyarken bir yandan da konuştu.
-Tabii oğlum, ne demek. Günaydın.
Günaydını uzatarak söylemişti. İçimden tekrarlayıp sırıttım hafifçe. Tatlı gelmişti kulağa, günaaaydıın. Sokak satıcılarını her zaman tatlı bulmuşumdur.
Ağabeye parayı uzattım, o da bana simidi uzattı. Para üstünü aldım ve kısa bir iyi günler, kolay gelsin diyaloğundan sonra tekrar kumlara yönelttim adımlarımı.
Yavaşça denize en uzak, okula en yakın yere oturdum ve kum ile kaldırımı ayıran kısacık duvara yaslandım. Duvar denemez aslında, basamak payı bırakmışlar işte. Pantalonla oturmak ve üstüne üstlük kumda oturmak ne kadar rahat ise o kadar rahattım... Siz böyle dediğime bakmayın, kum poponuzun şeklini aldığı için rahat ediyorsunuz aslında bir noktada. Her tarafım kum olmasa iyiydi sadece.
Simidi ağzıma götürdüm ve yaklaşık 2 gündür düşündüğüm filmi tekrar düşünmeye başladım. "Firebird". O kadar üzücüydü ki kendimi filmi her düşündüğümde gözlerim dolu halde buluyorum. Bir şeylere kolay bağlanmak çok zor cidden. Yaşamayan da anlayamaz muhtemelen. Film ne hakkında diyorsanız da derhal okumayı bırakın bunu ve izleyip öyle devam edin, emin olun beğeneceksiniz.
Ne ara simidim bitti gerçekten anlamamıştım ama okula gitme vakti gelmişti çoktan. Ne baş belası film, derste duvara dalıp düşünürken bulmayayım kendimi bari, ne olur... Son birkaç saniyemi değerlendirirken ufuk çizgisindeki zar zor seçilen yük gemilerine baktım. O gemilerde ne hayatlar vardır acaba? Hangi yaşanmışlıklar, hangi aşklar, hangi hayal kırıklıkları... Ben yine dağılıyorum yalnız, toparlanmam lazım derhal. Saniyeler dakikalara dönüşmesin diye büyük özen gösterdim açıkçası. Başardım ama bu sefer, yerden kalkmalıyım dedim içimden ve harekete geçti vücudum. ceplerime kum dolmasını engellemek için bir kaplumbağa edasıyla kalktım oturduğum yerden diyebilirim sizlere. Başarılı oldum mu peki? Tartışılır. Kum saatine dönüşmediğim taktirde sorun yok, az miktarda kumu temizleyebileceğimi umuyorum (temizleyemedim).
Ağır adımlarımı okula yönlendirdim. Kaldırıma vardığımda kafamı sağa çevirdim hafifçe. Simitçiye baktım sanırım, ben de bilmiyorum. Ağaçların arasından simitçi zar zor görünüyordu. Neredeyse sahilin öbür ucuna varmıştı. 'Uçuyor mu bu adam yahu?' diye mırıldandım dışımdan sessizce ve karşıdan karşıya geçmek için yayalara yeşilin yanmasını beklemeye başladım. Bu sefer neye daldım ben de bilmiyorum ama görme engelliler için çalan uyarıcı sesten anladım yeşilin yandığını. Düşüncelere dalıp gitmek o kadar kolay ki bazen içinden çıktığımızda ne düşünmüş olduğumuzu hatırlamıyoruz. Rüya gibiler adeta. Uyandığımız an unutuyoruz, hatırlayamıyoruz da asla. Aradaki boşlukları doldurmak da zor oluyor. Çok garip değil mi tüm bunlar? Evrenin işleyişini anlayamıyorum bazen.
Karşıya sapasağlam geçtim ve okulun kapısından içeri girmek için sol tarafa ilerledim. Kapıdan içeri girer girmez ağaçların arasında kalan sigara içme çardağında Hyunjin'i gördüm. Garip bir çocuk Hyunjin ama bu da bir sonraki bölümün konusu olsun,,,
.
.
.
.
.
.Ciddi anlamda HİSSEDEREK yazdım. Bölümler kısa ama ben uzun bölüm yazamıyorum, yazabilseydim bu ficin 2. bölümü falan olurdu zaten o yüzden bana kızmayalım. Bir de, firebird izleyin ne olur. Yalvarırım bile yani. Öyle işte dikkat edin kendinize, su için <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Balık ve Akvaryum | Hyunin
FanfictionKüçücük bir akvaryumdaki süs balığı. Orada aylar geçirecek belki de. Peki nasıl aklını yitirmiyor?