3. *Bu sıcaklık ne?*

67 44 0
                                    

Bu düşüncelerimde boğulurken etrafıma bakınıyordum. İnsanlar yavaş yavaş gidiyorlardı. Biz yeni gelmiştik. Çünkü biz anormaldik. Kızların yanına tekrar döndüm. İçkiler kenarda duruyordu. Defne ve Yeşim içmeyi pek düşünmüyordu ama geri kalanımız, yani Işıl, Asya ve ben içecektik. 

Elime iki şişe bira ve sigara paketimi aldım. Uzaklara doğru tekrar yürümeye başladım. Aynı yere aynı şekilde oturdum. Aynı düşüncelere dalmadan önce biramı açtım ve bir dal sigaramı yaktım. Sigara dumanı da bana hoş geliyordu. Tıpkı kan kokusu gibi. Ama elbette kan kokusu bir başkaydı. 

Yanıma gelen kişiyle dikkatim dağıldı ve kafamı o tarafa doğru çevirdim. Yine bir insan. Nereden buluyorlar beni hiç anlamıyorum. "Selam." dedi tüm gevşekliğiyle. Ona sadece dümdüz baktım. Sonra önüme döndüm. "Ben Bora." diyerek elini uzattı. Ulan tanışmak istemediğimi anlamadın mı gevşek? Suratına yine bakmadım. 

Ama o yine konuşmaya başladı. "Sen de Asena olmalısın." Anında yüzümü ona çevirdim ve anlamadığımı belli ederek sorgulayıcı bakışlarımı attım. Sonra yine gülümsedi. "He sabah markette gördüm de sizi. Yaka kartınızda yazıyordu isminiz." Bu sefer konuştum. "E, yani? Neden yanımdasın şuan? Amacın ne?"

Kendini savunma mooduna aldı. "He yok. Yanlış anladın. Amacım seninle tanışmak sadece." Göz devirdim. Ama sonra bir anda nasıl olduğunu bende bilmiyorum ama konuşma isteği geldi. Elimi uzattım ve gerçekten baya hafif gülümsememle elini sıktım. "Evet bende Asena." dedim ve elimi anında çekip şişemden bir yudum daha içtim.

Bora bana bakarak bir şeyler anlatmaya başladı. "Tarzın çok hoş bu arada." Üzerimi süzdüm. Acaba mayoma mı iltifat etti diye sinirlenecekken durumu açıkladı. "Sabah giydiklerinden bahsediyorum." Oh bende şey sandım. Gözlerimi kapatıp açarak teşekkür ettim. 

"Baya kullanırım o maketi ama seni ilk defa gördüm." Bunun açıklaması gayet basitti. "İşe bir iki hafta önce başladım. Ayrıca yarım gün çalıştığım için mesai saatlerim biraz dağınık. Denk gelmemiştir." Anladığını belli ederek başını salladı. 

Yanımda duran şişeyi ona uzattım. "Teşekkür ederim." diyerek elimden aldı. Elinde duran paketten bir sigara da o çıkardı. Cebini yokluyordu. Çakmağının olmadığını fark edince sigarasını yakmak istediğimi gösterdim ona. Bana doğru yaklaştı, bende sigarasını yaktım. Bu sefer mimikleriyle teşekkür etti. 

Aramıza sessizlik girdi. Sessizlik içinde önümüzde duran koyu pembelik ve altında yatan masmavi denize bakınıyorduk. Sessizliği yine o bozdu. "Çok mu dertlisin?" Kendimden bahsetmekten nefret ederdim. Hele ki tanımadığım bir insana. 

Genel anlamda konuştum. "Dertsiz insan yoktur. Aslında hepsi ufacık bir şeydir. Onları büyütüp büyütmemek bizim elimizdedir. Ve ben genelde büyütmekten zevk alıyorum." Genel ve gizemli konuşmam onu şüpheye düşürdü.

Bana birkaç saniye bakındı. "Ne okuyorsun?" Diye sordu yine. 'Ulan sus artık ya. Amma soru sordun sende.' "Ulan sus artık ya. Amma soru sordun sende. Sessizlikle beraber şu manzaranın tadını çıkar işte." İçim dışım birdi en azından.

"Rahatsız ettiysem özür dilerim." Of! "Sanki biraz etmiş olabilirsin. Yanımda oturmak  istiyorsan sessizliği sağla ve önümüzde duran ve muhtemelen 10 dakika sonra simsiyah bir asalete bürünecek gökyüzüne odaklan." 

Bu sert tavrım gereksiz bir şekilde onun hoşuna gitmiş ve onu güldürmüştü. Tekrar attığım sert bakışlarıma karşılık önüne döndü. Pembelik yerini siyaha veresiye kadar konuşmadı. Arada bakışıyorduk ama benim bakışlarımdan tırstığı için önüne dönüyordu hemen. 

MAVİ KANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin