2. *Kafamda çelişki. 'Kim bilir belki de yaptığım en ufak doğru bile yoktur.'*

72 45 2
                                    

Yine sabah oldu. Açık havadan, sabahtan, aydınlıktan nefret ediyordum ve bugün güneşli havalardan birine uyanmıştık. Mayıs ayı bitmek üzereydi. Okulun kapanmasına sadece birkaç hafta kalmıştı. Üniversitenin bitmesine birkaç hafta kalmıştı. Bugün derslerimiz azdı ve iş çıkışlarımız erkendi. Bu yüzden akşam 17.00'dan sonra denize gidecektik. Simsiyah, kuru kafalı mayomu giyecektim. Mayomu seviyordum. İlk gördüğüm anda mayoma tutulmuştum. 

Neyse şimdi gitmem gereken dersim var. Bugün nasıl denk geldiyse hepimizin yalnızca iki dersi vardı ve mesai saatimiz de akşam 16.00 gibi bitecekti. Defne ile bugün derslerimiz aynı binadaydı. Dördümüz aynı anda evden çıktık ama okula girince ayrıldık.

"Ay bugün güneşim doğacak mı acaba? Doğar mı ya? Gerçi bana göre her zaman doğar. Ay inşallah gelir bugün. Gelsin ya çok özledim. Oy kurban olurum. Çok seviyorum. Gelmesi lazım özlemimden geberirim yoksa. Gelir ya. Gelir dimi kanka?"

Yine sevdiği çocuğu bekliyordu. "Di kanka di. Gelir." Tamam benim aşk denilen şeyden midem bulanıyor olabilir ama Defne'yi engelleyemezdim. "Kanka çok tatlı ya benim Ayaz'ım." Biraz sinirlenmiştim. "Ay tamam kanka tamam. Gelir inşallah sende görürsün. Tamam mı? Şimdi kahve almaya gidelim. Molada bakarız." Sadece gülümsedi.

Fakültenin kafesine girdik. Ben sert bir mocha aldım. Defne ise Caffe latte aldı. Hafif şeyler içmeyi severdi. Bir masaya oturduk. Etraftakilere bakınıyorduk. Ben genelde herkese ölümcül bakışlar atıyordum. Okulun çoğundan nefret ediyordum. Çoğu parasını kullanarak bu okula geldi ve onun havasına giriyordu.

 İnsanlara ölümcül bakışlar atmamın sonunu Defne getirdi. "Kanka geliyor geliyor. Güneşim doğdu ya." Diye mutluluktan havalara uçarken onu yerine oturttum. "Defne tamam sakin ol." Defne yerine oturdu, Ayaz kafeye girdi. Ama Defne'nin içi hala kıpır kıpırdı. "Defne sakin, derin nefesler al ver." Dediğimi yaptı. Birazcık sakinleşti.

Ayaz denilen çocuk daha çok cool takıldığı için kız çevresi yoktu. Genelde agalarıyla takılan bir adamdı. Ayrıca baya zengindi ama bunu insanların yüzüne çarpmıyor ya da bu özelliğini hiçbir yerde kullanmıyordu. Kumral dalgalı ve uzun saçlarıyla uyumlu kahverengi gözleri, beyaz teni, uzun boyu ve tarzıydı muhtemelen Defne'yi etkileyen. Ama tabii ki bana göre değildi, hiçbir erkeğin beni etkilemediği gibi Ayaz da beni hiçbir zaman etkileyemezdi.

Ders saati geldi, Defne'nin moraller bozuldu. Çünkü Ayaz'ını göremeyecekti. Onu molada göreceğine dair ikna ettikten sonra sınıfına bıraktım ve bende derse geçtim. Zaten okulun son haftaları olduğu için çok bir konu işlemedik. Derslerin yarısını işlendi diğer yarısında muhabbet edildi. Edildi diyorum çünkü muhabbetlerde ben yoktum.

Bu sebeplerden dolayı yine dersler çok rahat bir şekilde bitti. Şimdi çalıştığım markete gidecektim. Patronumuz Anıl abi ile hepimizin arası iyiydi. Benim bile. İş arkadaşlarımdan sadece Metehan'ı sevmiyordum. Kimseyle konuşmak istemiyordu. İşi en iyi Metehan Bey biliyordu. Götüm. Ulan ben bile insanlarla iyi anlaşıyorum sen kimsin? 

Diğerleri, yani Feride, Miray, Ayşe, Muhammet ve Burak ile mesafeli olsam da kimseyi  terslediğim yoktu. Gayet bana göre bir samimiyet ardı aramızda. Bana göre derken ufak bir örnek vereyim. Muhammet'e herkes Mami derken ben gayet mesafemi kurup gereksiz laubaliliğe girmeden adıyla hitap ediyordum. Uyuz olduğum Metehan da aynısını yapıyordu.

Neyse Metehan'ı boş verin de Anıl abi sesleniyor. "Gençler Ayşe arkadaşınız dün işten ayrılmak zorunda kaldığı için eleman alımına geçeceğiz. Çevrenizde biri varsa bir görüşme yapalım. İki gününüz var, eğer bulunmazsa ilan veririz." Çevremde öyle biri olup olmadığını düşündüm ama anlık  olarak bulamadım tabii ki. 

MAVİ KANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin