4 - Ateşten Nefesler

16 1 2
                                    

Zazo - TH3M

'Beni ancak yakan söndürür.'


Barbaros Deren o sabah yeniden umutla uyanmıştı. Zihninden silinmeyen o kara gün bazı zamanlar umudunu sekteye uğratsa da , vazgeçmiyordu. Yıllar önce yolunun düştüğü bu topraklarda onlarca acıya , kana şahitlik etmiş , çoğunlukla bunun sebebi olmuştu. Böylesine elde edilen gücün getirisi pek tabi acıdan başka bir şey olamazdı.

Lakin Barbaros yangından çekip kopardığı çocukların gözlerini gördükten sonra tüm bildiği şeyleri yitirmiş , gücünü o bakışları tekrar görmemek için kullanmaya yemin etmişti.

Bir oğlu olduğunu öğrendiğinde , oğlu on yaşını doldurmuş; aralarına seneler girmişti.

İspanya'nın en güçlü adamlarından biri olan Barbaros ,Türk Baba mahlasıyla ülkeye sirayet etmiş , kendini kanıtlayan bir adamdı. Ne yazık ki varlığından habersiz olan oğlunu öğrendiği vakit acı gerçekle karşılaşmıştı. Oğlunun hayatına birileri acımasızca el koymuş onu hürriyetinden yoksun kılmışlardı.

Seneler boyu oğlunu arayan Barbaros'un öğrendiği her bilgi yüreğinde ilk defa duyduğu babalık duygusuna dokunmuş onu yakmıştı. Zamanın elle tutulmadığının son derece farkında olduğu yıllar onun gücüne akıp oğlu ile ilgili ipuçlarını yakalayabilmişti.

Büyük bahçede adımlayan adamın tek emeli oğlu ve genç kızın yeniden nefes almasını sağlamaktı. O cehennem gecesinin üzerinden bir yıl geçmişti. İlk sekiz ay yoğun fizik tedavilerin ardından psikolojik tedavi için tüm gücüyle uğraşsa da yanıt alamıyordu.

Daha görmeden çorak yüreğini dolduran oğlunu bulduktan sonra Barbaros yeniden doğmuşçasına oğluna bağlanmıştı. Oğlunun hayatı için kendi hayatını vermeye hazırdı. Sevginin ne olduğunu bilmeyen adam oğlunun iyileşmesi için sevmeyi öğrenmiş bir nebzede olsa oğlunun yaslanacağı duvarın inşasına başlamıştı.

İki çocuğun da ağızlarından tek kelime almadıkları ayların sonunda oğlu onunla iletişim kurmaya karar vermiş ve babasını kabul etmişti. Oğluyla arasında ki bağ her geçen gün artarken genç kızın günden güne eriyip gitmesi Barbaros beyin canını hayli sıkıyordu.

Yaşamaktan vaz geçmiş bir insanı yaşatmak; yeni ölmüş bir bedeni diriltmek kadar telaşlıydı. Kalp masajı yapılıyor, kendi içinde ki nefesi onunla paylaşıyorsun ama o kendi nefesini kabul etmezken seninki yalnızca beyhude bir uğraş.

Üstelik Barbaros Bey'in ve onlarca doktorun yanında oğlu da arkadaşının da hayata geri dönmesi için elinden geleni yapıyordu.

'Paşam!'

Barbaros'un tok sesi oğluna seslendiğinde öyle bir gururla doluyordu ki. Geçen zamanın ahı adamın içini kaplıyordu.

Babasının hitabetine alışmış genç oturduğu balkondan babasına doğru eğildi. Hiç tatmadığı bu duygu öyle bir zamanda sarmıştı ki etrafını sanırsın on yedisinde bir genç değil, altı yaşlarında bir oğlan çocuğuydu Nico. Babasının sevgisinin fazlalığı karşılık vermesine zahmet ettirmiyordu. Adam gülerek izlediği gence eliyle bahçeyi gösterdi.

'Bahçeye gel de baba oğul birer kahve içelim.'

Hitabetlerinde hatta bir çok günlük konuşmada Türkçe konuşsa da İspanyolca konuşmak mecburiyetinde kalıyordu Barbaros. Bu hiç hoşuna giden bir durun değildi , oğluna kendi dilini de öğretmek için can atıyordu.

HERİDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin